Sevgili [MENTION=11291]Hira Yıldız[/MENTION] , Kıymetli [MENTION=6370]Abdullah Tomur[/MENTION]
Konu nereden ne sebeple açılmış bilmiyorum, araştırmak da istemedim bu başlığa rastladım sadece. Fikir beyan etmek gerekirse; pedagojide de Anadolu Pedagojisi de birer sistem. Olması gerekeni anlatan, olamayacak hususlar için yöntemler üreten, şartlar gereği yapılam hatalar içimn telafi yöntemleri gösteren.. Bizler fıtratımız ve mizacımız gereği çocuk yetiştirmek, çocuk psikolojisiyle ilgilenirken Anadolu Pedagojisine daha yakın hissedip bir yola girmişiz. Ortak paydamız genel ilkeleri "fıtarı bozmamak" "duyguda özgürlük" "etken-duyarlılık" vb başlıklar.. Bunları madde madde motomot uygulamaya çalışmak insanı yorup, bezdirebilir, bu yolda Adem hoca da ilerlerken "onarım"ı en başta ifade etmemiş farkındaysanız, onarım kitabı yeni hazırlanıyor.. O da işin özünde kişinin kendini genişletmesi olduğunu meslek ve özel hayatında deneyimleyerek varıyor bu noktaya, benim anladığım. Bu anlamda, Adem hoca'nın da başlangıçtan bu yana kendini yenileyip genişletmesi, geliştirmesi de farkedilir bir durum.. Hocanın değiştirdiği görüşleri vardır mesela dikkatli takipçileri eminim farkındadır. Ben şurada 2 yıllık anneliğimle ve takipçiliğimle görebiliyorum. Ki kendisi cezasız eğitim kitabının ilk cümlesine şöyle başlar "Yıllar önce cezasız eğitim diye bir şeyin varlığına inanmıyordum." Beni en etkileyen cümlelerden biridir.
Bu anlamda, kendi fikrim, kendi izlediğim yol; Anadolu pedagojisinin somutlaştırdığı "fıtratı bozmama" hususuna inancım gereği de iman ediyorum. Bir kaç hususun kaynağının zaten İslam olduğu aşikar olduğu için imanım gereği bunların sıkı takipçisi olmaya gayret ediyorum. Bazı detay hususlar vardır ki bunlar kişinin karakterine, eşiyle ilişkisine, ailesiyle ilişkisine, çocuğuyla iletişimine göre değişebilir. Bunlar konusunda ısrarcı olmak, milimetrik ölçümler yapmak anlamsız, yaftalayıcı, yorucu.. Doğal yaşam içinde içimizdeki Allah'ın üflediği ruhu nasıl koruyabiliriz, bu zararları nasıl absorbe edebiliriz, merhem nedir, yavruma verileni nasıl zedelemem, zedelersem naparım? Bunlar ise ayrıntı değil bilakis hayatın gerçekleri içinde öğrenmenin muhal olduğu gerçeklerdir. Günümüz modern dünyasının, zarar görmüş ebeveyninin zedelenmiş çocukları olarak bizler maalesef bunları kendimize dönerek becermekte çok zorlanıyoruz. Rehberlere, günümüz ilmine, Kuranın sünnetin günümüze içtihadlarına mecburuz.. Bunun gibi birşey bu.. Lakin Allah'ın ayeti değilse hiçbir şey için canhıraş savaşmaya da değmez bu dünyada; bu değişmez kanunlar dışında herşey değişir, gelişir... Hatta sorgularsak eğer bu gelişime bizler de katkıda bulunabiliriz, nezakatimizle tabii..
Ben kendi adıma burada mükemmeli hiç oynamadım, çok yazanlardan biri olarak belirtmek isterim. Yanlışlarımı apaçık yazdığım, hatta Adem hocanın bana önerdiği telafi yöntemlerini paylaştığım çok oldu. Hem burada hem instagram hesabımda. Bir çok kıymetli anne de öyle.. Zaten mükemmeli oynayan narsistik bir kimse buraya onarım terapisi aldığını, onarım hakkındaki bilgilerini paylaşmaz. Çünkü bu mükemmelliğe ters.. Ben hayatımda ilişkilerimde ve çocuğumla iletişimimde mükemmel olsam benim Adem Güneş'ten ne haberim olurdu öyle değil mi? Ben bunu zaten doğal haliyle yaşıyor olurdum, farklı alanlarda hevesli istekli olurdum. Nasıl ki köy hayatını tüm doğallığıyla yaşayan biri tutup da organik yaşamla, alternatif tıpla ilgilenmez ve haberi dahi yoktur bundan; buradaki kimse de tutup da sanal ortamda fikir alışverişi yapacak seviyedeyse mükemmel durumda değildir, burada oynayanlar da bir yere varamaz buna da eminim... Sahteliği insanlar hisseder, incinir üst perdeden cümlelerden, dışlanır muhakkak. Samimi olmayanlarsa elenir zaten teker teker; elekte gerçekten gönlünde olanlar kalır.
Ve burada evet yapmacık olmamalıyız ama kimse kendi hayatının yanlışını yazmak da zorunda değil elbette; birini teselli ederken biliyorsam ama uygulayamıyorsam da "senin merhemin bu kardeşim inşallah iyi gelecek" demekle de mükellefim, bilgimin zekatı gereği, mükemmelliğimden değil de..
Sevgiyle kalın..