Bebeğimi hissetmek istiyorum.

Belemir

New member
Merhabalar.. Biri 30 ay diğeri 36 günlük iki yavru annesiyim.. Bazı büyük sıkıntılar yaşıyorum. Bazen onları düşünmek çok yoruyor beni. Ve yenidoğan bebeğimi anlayamadığını hissediyorum. Kizimda anadolu pedagojisiyle gec tanışmistim. Son 10 ayimiz güzel geçti. Şuan Zaman zaman Allak bullak oluyorum. Büyük yavrum kendini oyaliyor çoğu zaman. Öyle zaman oluyor ki bebeğe meme verme artik diyor :( vicdanimla aklım arasında kaliveryorum. İlk zamanlar bu kadar zor mu geçiyor hep
 
Merhabalar.. Biri 30 ay diğeri 36 günlük iki yavru annesiyim.. Bazı büyük sıkıntılar yaşıyorum. Bazen onları düşünmek çok yoruyor beni. Ve yenidoğan bebeğimi anlayamadığını hissediyorum. Kizimda anadolu pedagojisiyle gec tanışmistim. Son 10 ayimiz güzel geçti. Şuan Zaman zaman Allak bullak oluyorum. Büyük yavrum kendini oyaliyor çoğu zaman. Öyle zaman oluyor ki bebeğe meme verme artik diyor :( vicdanimla aklım arasında kaliveryorum. İlk zamanlar bu kadar zor mu geçiyor hep

İkinci doğum ve bağlanma karmaşası sendromu


Bir kadının en önemli hatırası ilk hamileliğidir.

Acemice bir duygudur karında bebek taşımak.

Kimi zaman nefes almadan dinler bebeğinin kımıldayışını… Kimi zaman kendi kendine tebessüm eder bebeği tekme attığında…

Doğumunda şaşkınca tanışır bebeği ile anne. Sanki “Sen miydin tekme atıp duran?” der gibi seyreder, nedense hep de ağlayarak…

Minicik parmaklarına bakar, burnuna bakar. “Aynı sen” diye tebessüm eder eşine dönüp.

“İlk göz ağrım der” genelde anneler ilk çocuklarına.

Bir çocuk daha düşünmek istemezler. Sanki ihanet edecekmiş gibi hissederler ilk göz ağrılarına. İkinci çocuk kararsızlığı bundandır kadının; eşi bunu tam anlamasa da…

İlk çocuk ile anne arasında böylesi derin bir bağ olduğu hâlde, pedagojik gözlemler, anneden en çok zarara uğrayan çocuğun da yine ilk çocuk olduğunu ortaya koyuyor.

Bu, sanıldığı gibi ilk çocuğa acemice verilen zarar değil, “Bağlanma Karmaşası Sendromu”ndandır…

Nedir bağlanma karmaşası sendromu?

İkinci bebek dünyaya geldiğinde, annenin birinci çocuk ile duygularını yönetememe hâlidir. Duygusal karmaşa ile ortaya çıkan, ilk çocuğa karşı tepkisellik ve soğukluk hissidir.

Şöyle ki: Yeni doğan bir bebeğin kendine has “ruhsal inceliği” vardır. Anne, yeni bebeğine bakarken, bebek annenin ruhunu inceltir, kendi inceliğine eriştirir. Bebeğin bakışı, tebessümü, teninin yumuşaklığı, çaresizliği, anne ruhunu santim santim incecik hâle getirir. Tuhaf bir derinlik kazandırır annenin duygularına… Öyle bir derinlik hâlidir ki bu, ne anne farkına varır bu ince yolculuğun ne de başkası…

Böylece bebek, sanki anneyi “büyüleyerek” kendi ihtiyaçlarını gidermeye hazırlar.

Bebek, bu inceltmede ne kadar başarılı olursa, anneden ihtiyaçlarını o denli sorunsuz giderecektir. Örneğin; anne sütü bebeğin içinde bulunduğu aya uygun kıvama gelecektir. Bebeğin ufacık bir kımıldaması bile anneye hangi ihtiyacın oluştuğunu hissettirecektir.

Anne böylesi bir ruhsal incelme içindeyken, kendisindeki bu özel durumun farkına varamasa, birinci çocuk birdenbire gözüne kaba görünmeye başlar. Gülmesi kaba, ağlaması kaba, davranışları kaba… Hatta birçok durumda, anneye eşi de kaba saba biri gibi gelmeye başlar… Kendisini anlamayan, bebeği ile ilgilenmeyi bilmeyen biri gibi gelir eşi çoğu defa kendine… Hâlbuki bu “bağlanma karmaşasından” kaynaklanan duygusal yanılmadır.

Çocuğun anneyi “büyülediği” ve kendine uyumlu hâle getirdiği bu “mucize” dönem iyi yönetilemezse birinci çocuğun zarara uğraması, eşler arasında duygusal zedelenmelerin olması kaçınılmazdır.

Peki, ne yapmak gerek?

Anne, ikinci bebeğine hamile olduğunu öğrenir öğrenmez iç dünyasını “duygusal ve zihinsel” olmak üzere ikiye ayırmaya çalışmalıdır. Duygusal yanı ile “ince ruh hâlini”, zihinsel yanı ile de “güncel ruh hâlini” sürdürmelidir.

İnce ruh hâli ile bebeğine bağ kurmalı, ona o incelik içinde erişmeye çalışmalı, bu tatlı ruhsal atmosferi bebeği ile doyasıya yaşamalıdır. Ancak aynı duygu durumu ile büyük çocuğuna asla yönelmemelidir. Kendisinin bebeği ile birlikte olduğu sırada mucizevi bir ruh hâli içinde olduğunu bilmeli, büyük çocuğu ile irtibata geçeceği sırada sanki uykudan uyanmak istercesine başını silkeleyip “güncel ruh” hâline geçiş yapmalıdır.

Bir başka deyişle, ikinci bebeğin büyüsü anneyi kuvvetlice çekse de, anne, güncel ruh hâlini korumak için bir içsel mücadele içinde olmalıdır. Aksi takdirde bu büyülü atmosferin tesiri ile “ilk göz ağrısını” ve eşini zarara uğratacağını unutmamalıdır
 

havuçtatlısı

New member
İkinci doğum ve bağlanma karmaşası sendromu


Bir kadının en önemli hatırası ilk hamileliğidir.

Acemice bir duygudur karında bebek taşımak.

Kimi zaman nefes almadan dinler bebeğinin kımıldayışını… Kimi zaman kendi kendine tebessüm eder bebeği tekme attığında…

Doğumunda şaşkınca tanışır bebeği ile anne. Sanki “Sen miydin tekme atıp duran?” der gibi seyreder, nedense hep de ağlayarak…

Minicik parmaklarına bakar, burnuna bakar. “Aynı sen” diye tebessüm eder eşine dönüp.

“İlk göz ağrım der” genelde anneler ilk çocuklarına.

Bir çocuk daha düşünmek istemezler. Sanki ihanet edecekmiş gibi hissederler ilk göz ağrılarına. İkinci çocuk kararsızlığı bundandır kadının; eşi bunu tam anlamasa da…

İlk çocuk ile anne arasında böylesi derin bir bağ olduğu hâlde, pedagojik gözlemler, anneden en çok zarara uğrayan çocuğun da yine ilk çocuk olduğunu ortaya koyuyor.

Bu, sanıldığı gibi ilk çocuğa acemice verilen zarar değil, “Bağlanma Karmaşası Sendromu”ndandır…

Nedir bağlanma karmaşası sendromu?

İkinci bebek dünyaya geldiğinde, annenin birinci çocuk ile duygularını yönetememe hâlidir. Duygusal karmaşa ile ortaya çıkan, ilk çocuğa karşı tepkisellik ve soğukluk hissidir.

Şöyle ki: Yeni doğan bir bebeğin kendine has “ruhsal inceliği” vardır. Anne, yeni bebeğine bakarken, bebek annenin ruhunu inceltir, kendi inceliğine eriştirir. Bebeğin bakışı, tebessümü, teninin yumuşaklığı, çaresizliği, anne ruhunu santim santim incecik hâle getirir. Tuhaf bir derinlik kazandırır annenin duygularına… Öyle bir derinlik hâlidir ki bu, ne anne farkına varır bu ince yolculuğun ne de başkası…

Böylece bebek, sanki anneyi “büyüleyerek” kendi ihtiyaçlarını gidermeye hazırlar.

Bebek, bu inceltmede ne kadar başarılı olursa, anneden ihtiyaçlarını o denli sorunsuz giderecektir. Örneğin; anne sütü bebeğin içinde bulunduğu aya uygun kıvama gelecektir. Bebeğin ufacık bir kımıldaması bile anneye hangi ihtiyacın oluştuğunu hissettirecektir.

Anne böylesi bir ruhsal incelme içindeyken, kendisindeki bu özel durumun farkına varamasa, birinci çocuk birdenbire gözüne kaba görünmeye başlar. Gülmesi kaba, ağlaması kaba, davranışları kaba… Hatta birçok durumda, anneye eşi de kaba saba biri gibi gelmeye başlar… Kendisini anlamayan, bebeği ile ilgilenmeyi bilmeyen biri gibi gelir eşi çoğu defa kendine… Hâlbuki bu “bağlanma karmaşasından” kaynaklanan duygusal yanılmadır.

Çocuğun anneyi “büyülediği” ve kendine uyumlu hâle getirdiği bu “mucize” dönem iyi yönetilemezse birinci çocuğun zarara uğraması, eşler arasında duygusal zedelenmelerin olması kaçınılmazdır.

Peki, ne yapmak gerek?

Anne, ikinci bebeğine hamile olduğunu öğrenir öğrenmez iç dünyasını “duygusal ve zihinsel” olmak üzere ikiye ayırmaya çalışmalıdır. Duygusal yanı ile “ince ruh hâlini”, zihinsel yanı ile de “güncel ruh hâlini” sürdürmelidir.

İnce ruh hâli ile bebeğine bağ kurmalı, ona o incelik içinde erişmeye çalışmalı, bu tatlı ruhsal atmosferi bebeği ile doyasıya yaşamalıdır. Ancak aynı duygu durumu ile büyük çocuğuna asla yönelmemelidir. Kendisinin bebeği ile birlikte olduğu sırada mucizevi bir ruh hâli içinde olduğunu bilmeli, büyük çocuğu ile irtibata geçeceği sırada sanki uykudan uyanmak istercesine başını silkeleyip “güncel ruh” hâline geçiş yapmalıdır.

Bir başka deyişle, ikinci bebeğin büyüsü anneyi kuvvetlice çekse de, anne, güncel ruh hâlini korumak için bir içsel mücadele içinde olmalıdır. Aksi takdirde bu büyülü atmosferin tesiri ile “ilk göz ağrısını” ve eşini zarara uğratacağını unutmamalıdır

Müthiş bir yazı, okurken kendimi buldum. 1 yaş farkı olan kızlarımda çok yaşadım bu duyguları...yönetemedim sanırım. Yeni yeni onarıyorum büyük kızımı :(
 

Belemir

New member
İkinci doğum ve bağlanma karmaşası sendromu


Bir kadının en önemli hatırası ilk hamileliğidir.

Acemice bir duygudur karında bebek taşımak.

Kimi zaman nefes almadan dinler bebeğinin kımıldayışını… Kimi zaman kendi kendine tebessüm eder bebeği tekme attığında…

Doğumunda şaşkınca tanışır bebeği ile anne. Sanki “Sen miydin tekme atıp duran?” der gibi seyreder, nedense hep de ağlayarak…

Minicik parmaklarına bakar, burnuna bakar. “Aynı sen” diye tebessüm eder eşine dönüp.

“İlk göz ağrım der” genelde anneler ilk çocuklarına.

Bir çocuk daha düşünmek istemezler. Sanki ihanet edecekmiş gibi hissederler ilk göz ağrılarına. İkinci çocuk kararsızlığı bundandır kadının; eşi bunu tam anlamasa da…

İlk çocuk ile anne arasında böylesi derin bir bağ olduğu hâlde, pedagojik gözlemler, anneden en çok zarara uğrayan çocuğun da yine ilk çocuk olduğunu ortaya koyuyor.

Bu, sanıldığı gibi ilk çocuğa acemice verilen zarar değil, “Bağlanma Karmaşası Sendromu”ndandır…

Nedir bağlanma karmaşası sendromu?

İkinci bebek dünyaya geldiğinde, annenin birinci çocuk ile duygularını yönetememe hâlidir. Duygusal karmaşa ile ortaya çıkan, ilk çocuğa karşı tepkisellik ve soğukluk hissidir.

Şöyle ki: Yeni doğan bir bebeğin kendine has “ruhsal inceliği” vardır. Anne, yeni bebeğine bakarken, bebek annenin ruhunu inceltir, kendi inceliğine eriştirir. Bebeğin bakışı, tebessümü, teninin yumuşaklığı, çaresizliği, anne ruhunu santim santim incecik hâle getirir. Tuhaf bir derinlik kazandırır annenin duygularına… Öyle bir derinlik hâlidir ki bu, ne anne farkına varır bu ince yolculuğun ne de başkası…

Böylece bebek, sanki anneyi “büyüleyerek” kendi ihtiyaçlarını gidermeye hazırlar.

Bebek, bu inceltmede ne kadar başarılı olursa, anneden ihtiyaçlarını o denli sorunsuz giderecektir. Örneğin; anne sütü bebeğin içinde bulunduğu aya uygun kıvama gelecektir. Bebeğin ufacık bir kımıldaması bile anneye hangi ihtiyacın oluştuğunu hissettirecektir.

Anne böylesi bir ruhsal incelme içindeyken, kendisindeki bu özel durumun farkına varamasa, birinci çocuk birdenbire gözüne kaba görünmeye başlar. Gülmesi kaba, ağlaması kaba, davranışları kaba… Hatta birçok durumda, anneye eşi de kaba saba biri gibi gelmeye başlar… Kendisini anlamayan, bebeği ile ilgilenmeyi bilmeyen biri gibi gelir eşi çoğu defa kendine… Hâlbuki bu “bağlanma karmaşasından” kaynaklanan duygusal yanılmadır.

Çocuğun anneyi “büyülediği” ve kendine uyumlu hâle getirdiği bu “mucize” dönem iyi yönetilemezse birinci çocuğun zarara uğraması, eşler arasında duygusal zedelenmelerin olması kaçınılmazdır.

Peki, ne yapmak gerek?

Anne, ikinci bebeğine hamile olduğunu öğrenir öğrenmez iç dünyasını “duygusal ve zihinsel” olmak üzere ikiye ayırmaya çalışmalıdır. Duygusal yanı ile “ince ruh hâlini”, zihinsel yanı ile de “güncel ruh hâlini” sürdürmelidir.

İnce ruh hâli ile bebeğine bağ kurmalı, ona o incelik içinde erişmeye çalışmalı, bu tatlı ruhsal atmosferi bebeği ile doyasıya yaşamalıdır. Ancak aynı duygu durumu ile büyük çocuğuna asla yönelmemelidir. Kendisinin bebeği ile birlikte olduğu sırada mucizevi bir ruh hâli içinde olduğunu bilmeli, büyük çocuğu ile irtibata geçeceği sırada sanki uykudan uyanmak istercesine başını silkeleyip “güncel ruh” hâline geçiş yapmalıdır.

Bir başka deyişle, ikinci bebeğin büyüsü anneyi kuvvetlice çekse de, anne, güncel ruh hâlini korumak için bir içsel mücadele içinde olmalıdır. Aksi takdirde bu büyülü atmosferin tesiri ile “ilk göz ağrısını” ve eşini zarara uğratacağını unutmamalıdır
[MENTION=5401]Abdullah[/MENTION]Tomur bu yazıyı forumda konu ile ilgili yazışmalari ,kardeş bekliyoruz u doğumdan önce didik didik ettim. Sorunumuz bebeğim o kadar çok emiyor ki uyanık kaldığı dj karda sadece alt ve üst değiştirirken etmiyor. hal böyle olunca kızımla ilgilenmiyorum. Kızım beni çok güzel anlıyor. Küçük dalar dalmaz kızıma gidiyorum. Oyunumuz un en heyecanlı yerinde diğeri uyanıyor ve sakinlesmiyor etmeden. Kızım bir sabredyor iki sabredyor. Ama artık meme verme demeye başladı. onu alma beni al diye ağlıyor artık. Ne yapacağımı şaşırdım artık. Doktor küçük için hiçbir şey i yok dedi . Karmaşamiı anlıyorsunuz degilmi.
 
[MENTION=5401]Abdullah[/MENTION]Tomur bu yazıyı forumda konu ile ilgili yazışmalari ,kardeş bekliyoruz u doğumdan önce didik didik ettim. Sorunumuz bebeğim o kadar çok emiyor ki uyanık kaldığı dj karda sadece alt ve üst değiştirirken etmiyor. hal böyle olunca kızımla ilgilenmiyorum. Kızım beni çok güzel anlıyor. Küçük dalar dalmaz kızıma gidiyorum. Oyunumuz un en heyecanlı yerinde diğeri uyanıyor ve sakinlesmiyor etmeden. Kızım bir sabredyor iki sabredyor. Ama artık meme verme demeye başladı. onu alma beni al diye ağlıyor artık. Ne yapacağımı şaşırdım artık. Doktor küçük için hiçbir şey i yok dedi . Karmaşamiı anlıyorsunuz degilmi.

Merhaba sevgili anne,
Evet yıpranmışlığınız evdeki karmaşayı çok iyi resmetmişsiniz.. bunun tek ama tek çözümü genişlemek.. başka inanın bir çözümü yok; ne bebeğiniz sizi sürekli kendine çekmekten vagzeçecek ne de büyük yavrunuz henüz sizden güvenle ayrılma süreci bitmemişken size doymaya çalışmaktan vazgeçecek.. sizi anlıyorum, yorucu ve zor geçiyor günler ama genişlerseniz tam olarak aynı şeyleri yaşasanız da size bu kadar ağır gelmeyecek hatta tatlı bi anı gibi gelecek, biriltirmek isteyeceksiniz. İnşallah.

Genişlemek, kendini onarım, sekine hali ile ilgili bilginiz var mı?

Kendinizi iki yavruya da bırakmak, onların duygularını emmeye çalışmak, ev işleri için destek almak sizi rahatlatabilir. Güne iyi motivasyonlarla başlamak da..

Bebeğinizin hiç bırakmadan emmek istemesi belki dönemseldir belki de bu bırakamayışınızla ilgilidir bir de şöyle bi deneme yapabilirseniz inşallah sorunu bulup ona göre çözüm arayabiliriz. Onu emzirirken yalnız kalıp, onunla göz göze, tatlı tatlı konuşarak, koklayıp öperek emzirebilirsiniz bir kaç gün.. bu şekilde emme sıklıkları azalırsa aslında ilgiyi güveni emmek için sık istiyordur diyebiliriz. Bu şekilde ona kendinizi daha çok bıraktığınızda büyğk kızınızla ilgilendiğiniz anlar inşallah daha az bölünebilir.

Sevgiler
 
Üst