Benim onarim sürecim

Uzun zamandır yazacağım, ama sakin bir anı kolluyorum, bugün fırsat yakalamışken biraz da olsa giriş yapmak istedim.
5 ay kadar önce Adem Hocam ile görüşme şansı yakaladım. Kızımın yaşadığı Agorafobi ile alakalı danışmak istemiştim. Adem Hoca'nın desteği ile Agorafobiyi geride bıraktık çok şükür, üstelik artık aşılandığını, tekrar aynı durumu yaşasa dahi agorafobiye yakalanmayacağını söyledi Hocam. "En fazla korkar kaçar o ortamda bulunmak istemez" dedi. Kızım şuan yeniden okul sürecinde. 7 hafta oldu başlayalı. Hala bende okula onunla gidip bekliyorum. bir fobi atlattığımız için alışma sürecimiz de yavaş ilerliyor ama baya yol katettik, ilk günler sınıf kapısında oturuyordum, sonra koridorda, sonra merdivenlerde, derken giriş kata indim. Ve okul kapısının dışına çıktım. Bu hafta da okulun dışında arabada bekliyorum. Kızım artık görmeye gelmiyor, içeri giriyor ve beni görmek istediğinde eve dönüyoruz. Ama oldukça rahatladı ve keyif alıyor, Mesela dün 4buçuk saat okulda kaldı, hiç yanıma gelmek istemeden buraya kadar gelebilmiş olmak bile iyi hissettiriyor. Çünkü; kızım ilk 3 hafta kapıların kapanmasını hiç istemedi, kapanınca okula gitmek istemedi, okulumuz anlayış gösterdi ve sınıf kapısı o alışıncaya kadar açık durdu. şuan kapansa da kilitlenmediğinin farkında, artık rahatsız olmuyor. bunlar bizim için güzel gelişmeler.

Gelelim esas konuya, aslında her şerde bir hayır vardır; geçen sene okulda yaşadığımız travma, bizi bunu aşmak için bir arayışa soktu ve Adem Hoca'dan randevu almaya kadar götürdü. Kızım iyi olsun diye çırpınırken, ona iyi gelecek tek şeyin benim iyi olmam olduğunu bu süreçte idrak ettim. Kendime, kendimde kaçtığım, derinlere gömdüğüm yönlerime bakmaya karar verdim. Acılarımdan, yaralarımdan bir kaçınma davranışı ile kaçmaya çalıştığımı hocamdan öğrendim. Oyalanma davranışlarına sıklıkla başvurduğumu da.. (tv, internet, bir iş yaparken mutlaka bir şeyler dinleme, boş kalamama, kendimi duymamak için hep bir kaçınma davranışı gösterme, her şeyle ve herkesle ilgilenme, çok insanla görüşme, pozitif iletişime önem verme..vs) Adem hocayla ilk görüşmemizden sonra 2 gün boyunca ağladım. Çünkü kendimle ilgili hayal kırıklığı yaşıyordum. Kızım daha doğmadan anne olmaya kendimi adayıp, onlarca kitap okuyup, yazılar, makaleler, siteler, radyo programları, arşiv takip edip, "neyi nasıl yapmalıyım" ı öğrenmeye çalışmış, güvenli bağlanmanın tüm fiziksel koşullarına uymuş ( 2 yaşa kadar emzirme, yanında uyuma, 4 yaştan önce odadan ayırmama, sütten kademeli kesme, mahremiyete azami dikkat etme, zorlamama engellememe, vs), bağırmamış (kızmamış diyemiyorum çünkü zaman zaman taştım ve kızabiliyor, söyleniyordum yavruma), hatta kendi isteğimle işimden ayrılmış, güvenli bağlanayım diye çırpınıp durmuştum. Ama bir şey eksikti ve orada elimden bir şey gelmiyordu. Kendini bırakma..

Bırakamadım ben, kendimi yavruma bırakamadım. 4 yıl olması gerekenleri hep yaptım evet ama annelik iç güdümle, içimden gelen doğal bir istekle değil. İçimde sürekli dizginlemem gereken duygular vardı, bastırdığım söylenmeler, kurtulmaya çalıştığım hiç peşimi bırakmayan tahammülsüzlükler.. Adem Hoca’dan ve başka pek çok uzmandan öğrendiklerim kendimi hep tutmama, bastırmama, yavrumu zarara uğratmamak adına içimden gelen o davranışları yapmayıp, olması gerektiği gibi davranmaya çalışmama sebep oldu.çok sık olmamakla birlikte patlamalarım da oldu. Bende bir şey eksikti. İçimde bir şeyler kaynıyor, bazen iç sıkıntısı, bazen daralma, bazen öfke, bazen hayattan zevk almama.. olarak çıkıyordu, tüm bu hislerle boğuşup, iyi anne olmaya çalışıyordum ama bir şey eksikti.

Nasıldım?
Teorik olarak pek çok konuda farkındalığı oluşmuş, bazılarını içselleştiremese de bildiklerini yapmaktan vazgeçmeyen bir anneydim. Mesela; kızımı emzirirken, uzun sürdüğünde içim sıkılırdı, yapmak istediğim pek çok iş aklıma gelince bir an önce bitsin isterdim, kızım daha da bana yapışırdı. Uyusa da bir rahat etsem, azıcık kendime vakit ayırsam, şu işimi yapsam dedikçe, kızım uyumaz, beni bırakmaz ve benim yine içim sıkılırdı. Şimdi dönüp bakıyorum, hep kendimden kaçmaya çalıştığım hallerimdi bunlar, o anın tadını çıkarmak veya o anda bulunmak yerine hep bir başka şeyi düşünme, .. içimde hislerim böyleydi ama bildiklerimde aksini yapmama engel oluyordu. Ne kadar zor gelse de, ne kadar kızımın süte düşkünlüğü artmış olsa da 24 ay emzirme konusunda kararlıydım ve emzirdimde. Ama.. kendimi tam anlamıyla bırakamadım..

Sonra kızım biraz daha büyüdü, artık beraber oyun oynama zamanımız geldi, bu seferde oynarken kendimi bırakamıyordum. Her gün oynuyordum kızımla, “kaliteli” vakit geçiriyordum, ev işi vs. arka plana bırakıp onunla ilgileniyordum .Ona engel olmuyor, hayatı öğrenme sürecine rehberlik etmeye çalışıyordum. Önceden çok düşkün olduğum tv izlemiyordum. Dengeli beslenmesi kadar ruhsal gelişimini de önemsiyordum. Hatta fazla önemsiyor, acaba bundan etkilendi mi? Şunu duydu kaygılandı mı? Bunu anlayabilir mi? Sorularıyla boğuşuyor, bir yandan sorularıma cevap bulmak için okuyor, arşivi dinliyor, benden önce bu yollardan geçmiş birilerine ulaşmaya çalışıyor, neyi nasıl yapmalıyımı öğrenmeye çalışıyordum. “Kaygılandırmadan, şuna nasıl cevap vermeliyim?” sorusunun yanıtlarını buluyordum. Yaptığım, okuduğum her şey boşa mıydı?? Hayır tabiki de, hatta teorik olarak uyguladığım pek çok şey bir süre sonra yaşam tarzımız haline dönüştü. Bizde pek çok güzel değişime sebep oldu. Ama annelik hislerimde eksik kalan birşeyler vardı ;
kendimi bırakabildiğim anlar, bırakamadıklarımdan azdı. Çünkü içimde benimle gelen hislerim vardı. Anne olmak bu hislerimi daha da açığa çıkarmıştı, bir yandan yavruma doğru davranayım diye uğraşırken bir yandan yavrumun varlığıyla dokunduğu hislerimden kaçmak için oyalanmaya devam ediyordum. Kendimi duymak zorunda olduğum anları dolduruyordum sıklıkla. Emzirirken ya kitap okurdum yada arşiv dinlerdim mesela, yada tlf.dan bir şeyler bakardım. Elim biraz boş kalsa bir şeye giderdi mutlaka. Ama bunların o zaman oyalanma davranışı olduğunu anlayamıyordum. Boş durmuyorum, kendimi geliştiriyorum, diye iyi bir şey yaptığımı sanıyordum. Oysa her şeyde denge insanı olmak önemli. Bazen bilmek yetmiyor.. İçindeyken de anlayamıyor insan.



Adem Hocam’la başladığımız ve hala da devam ettiğimiz onarım sürecim, kızımın agorafobisi ile mücadele ederken başladı, Hocam kızıma iyi gelmek için kendimi iyi etmem gerektiğini ve nereden başlamam gerektiğini bana öğretti. Önce hislerimden.. edindiğimiz suçluluk, değersizlik duygularımızın bizde oluşturduğu hisler..

İlk başladığımızda, Adem Hocam onarım sürecine devam ettiği bir anneden bahsetmişti. Zaman geçtikçe, nasılsınız diye sorduğunda; iyiyim, yani iyiyim, sanki çocuklar mı artık beni sinir etmiyor, eşim mi daha anlayışlı bilemiyorum ama ben iyiyim dediğini söylemişti.
O zaman içimden, “heralde ben böyle bir noktaya ulaşamam yada ulaşsam da çook daha uzun zamanda olur” diye düşünmüştüm. Oysa yalıtıma girip günlük terapi egzersizlerimi düzenli yapmaya başladıktan bir süre sonra, hislerime ulaşıp kendi hislerimle kendimi onarmaya başladığımı ve o içten gelen “iyiyim” halini hissetmeye başladığımı farkettim 
Tabi hemen olmadı, Yalıtımdaki ilk zamanlar önceki halimden daha gergin olmaya, zihnimde gün içinde sıklıkla çocukluğumdaki travmalarımla boğuşmaya, hatta depresyonda gibi hissetmeye başladım. Ben iyi hissetmiyorum diye Adem Hocama mail de attım. O da normal ve beklenen bir durum olduğunu söylemişti. Yalıtımda yaptığım kaçamaklar, kendimi oyalama davranışlarımı yinelemem sürecimi aksattı, Adem Hoca “lütfen yalıtıma tam riayet et ve egzersizlerini vaktinde ve olması gerektiği şekliyle yap” uyarısı ile kendime geldim. Kendimi terapiye bırakmaktan kaçıyordum aslında. Ve bu uyarıyla kendime geldim. Hızlı bir şekilde iyi olmam da başladı. İçimdeki “kıymıkları” bir bir çıkardık Adem Hocamla. Ben anlattım, beraber yeniden anlamlandırdık. Terapinin karşılığı bence; güvenebildiğiniz bir uzmanla yaşadıklarınızı yeniden anlamlandırma.

Onarım Süreci, birkaç hafta kimseyle görüşmeyeyim, 3-5 egzersizi her gün düzenli yapayım hoop oldu bitti şeklinde bir süreç değil. Hafta hafta hissedilen hisleri anlamlandırma ile gerçekleşiyor. Sonra mekanizma kendiliğinden işlemeye başlıyor, bağlarınızı, yaptıklarınızı, yaşamınızdaki alışkanlıklarınızı, farketmediğiniz oyalanmalarınızı kendiliğinden gözden geçirmeye başlıyorsunuz. Ve bu süreç en az 6 ay sürdürüldüğünde genişliğe ulaşabilmek mümkünmüş.

Benim için şuan tam 3 ay geride kaldı. Bu sürenin 8 haftası yalıtımdaydım. Neler değişti bende? Öncelikle iyiyim çok şükür. İyi hissediyorum, içimde bir stres, daralmışlık neredeyse kalmadı. ( neredeyse diyorum çünkü hala almam gereken yollar var) Hayatım bir hızlılık telaşı içindeyken, yavaşladığımı, anda bulunmayı ve en önemlisi hissetmeyi öğrendiğimi düşünüyorum. Bu süreçte en büyük destekçim eşimdi, ona kendimi güven içinde bırakabilmek bana sahip çıkmasını hissetmek bağımızı çok kuvvetlendirdi. Ve en sevdiğim kısım; kızımla oynarken dakikaları saymayıp kendimi o ana bırakabilmek, anne sen kızmayan bir annesin artık deyişini duymak, ben metronom dinlerken odaya geldiğinde sükunetini hiç bozmadan öylece bekleyişini ve daha sakin bi anne olmak için dinliyorsun dimi deyişine şahit olmak, kızıma kendi hislerimden arınıp hakettiği gibi davranabilmek..

Eğer imkanım olsaydı, kızım daha dünyaya gelmeden bu süreci yaşamış olmak isterdim. Kendi edilgenliklerimden arınıp ona kendini tam anlamıyla bırakabilen bir anne olmayı isterdim. Yavrumun bir kardeşi olsun istiyorum. Eğer nasib olursa, kendimi onarabildikten sonra yeniden bu duyguyu yaşamak dileğim.

İçimde bir dinginlik var, bu hissi çok sevdim. Meğer hayat o kadar da zor değilmiş, zor gören bizim yaşanmışlıklarımızla baktığımız gözlerimizmiş..

sevgiler
 
Son düzenleme:

havuçtatlısı

New member
Harika, hayatı bize zorlaştırmışlar meğer ne de güzel ne de güneşli ve mehtaplı geceleri varmış. Meğerse rüzgâr esiyor ağaçlar kuşlarla şarkı söylüyor nehirler denizlere karışıyormuş. Bize sunulan armağanları göremez duyamaz hissedemez hâle gelmişiz. Yosun tutmuş duygularımızı silme imkânı bulabilmek de şahane...

Herkese nasip olması dileğiyle...
 

baharibeklerken

New member
Paylasmanizi bekliyordum denk geldi çok şükür. Teşekkür ederim. Hisleri anlamlandirma kısmı benim de takildigim yer oldu kendi sürecim de . Yani o hislere ulaşıp farkettikten sonra, üzerine koyacagim yeni etiket ne olacak , bunda bir uzmana ihtiyaç duydum. Kendi adıma uzmansiz ben yapamam galiba noktasına geldim. Ama kader işte, o da olmuyor, o kapı da kapalı.
Uygun örneklerle bu konuyu biraz açabilir misiniz. Kış aylarında tekrar yalıtım niyetim var ama dediğiniz gibi, yalıtım öyle birkaç kural uygulama gibi basit değil galiba. Hoş onu bile tam yapamadım.
 
Paylasmanizi bekliyordum denk geldi çok şükür. Teşekkür ederim. Hisleri anlamlandirma kısmı benim de takildigim yer oldu kendi sürecim de . Yani o hislere ulaşıp farkettikten sonra, üzerine koyacagim yeni etiket ne olacak , bunda bir uzmana ihtiyaç duydum. Kendi adıma uzmansiz ben yapamam galiba noktasına geldim. Ama kader işte, o da olmuyor, o kapı da kapalı.
Uygun örneklerle bu konuyu biraz açabilir misiniz. Kış aylarında tekrar yalıtım niyetim var ama dediğiniz gibi, yalıtım öyle birkaç kural uygulama gibi basit değil galiba. Hoş onu bile tam yapamadım.

Yani mesela yalıtımda iken, çevremden, ailemden tepki aldım, oldukça fazla. kendi üstlerine alındılar, bizle niye görüşmüyorsun diye. Halbuki kendi hislerime kendim ulaşabilmek için dışardan olumlu-olumsuz hiçbir his alışverişine girmemem gerekiyordu. Biz sana kötü mü hissettiriyoruz yani? diye düşünenler oldu. iyi hissettirme- kötü hissettirme değil, kendi hislerinle yalın halde baş başa kalabilme yalıtımın iletişimle ilgili kısmının amacı. Bununla ilgili hep "bi açıklama yapsam, mesaj mı atsam, bi daha anlatsam onunla alakalı olmadığını" gibi savunma davranışlarına girmeye meylettim. ama yalıtımımı bozacağı için yapmadım. Bunu Adem Hocamla paylaştığımda, sıklıkla savunma davranışı içine giriyorsunuz, bunun altında suçluluk hissi var demişti. Neden suçluluk hissi ürettiğimi, boşluk bırakmamak, sürekli açıklama yapmak zorunda hissetmemin sebeplerini deşip, çocukluk travmalarıma indik.. ve tamir edilmesi gereken yerler açığa çıktı. Zaten onarım sürecim tam anlamıyla bu çözülmeden sonra başladı.
 
Son düzenleme:

baharibeklerken

New member
Yani mesela yalıtımda iken, çevremden, ailemden tepki aldım, oldukça fazla. kendi üstlerine alındılar, bizle niye görüşmüyorsun diye. Halbuki kendi hislerime kendim ulaşabilmek için dışardan olumlu-olumsuz hiçbir his alışverişine girmemem gerekiyordu. Biz sana kötü mü hissettiriyoruz yani? diye düşünenler oldu. iyi hissettirme- kötü hissettirme değil, kendi hislerinle yalın halde baş başa kalabilme yalıtımın iletişimle ilgili kısmının amacı. Bununla ilgili hep "bi açıklama yapsam, mesaj mı atsam, bi daha anlatsam onunla alakalı olmadığını" gibi savunma davranışlarına girmeye meylettim. ama yalıtımımı bozacağı için yapmadım. Bunu Adem Hocamla paylaştığımda, sıklıkla savunma davranışı içine giriyorsunuz, bunun altında suçluluk hissi var demişti. Neden suçluluk hissi ürettiğimi, boşluk bırakmamak, sürekli açıklama yapmak zorunda hissetmemin sebeplerini deşip, çocukluk travmalarıma indik.. ve tamir edilmesi gereken yerler açığa çıktı. Zaten onarım sürecim tam anlamıyla bu çözülmeden sonra başladı.

Anladım, hisleri bu suçluluk, bu yetersizlik vb diye anlamdirmaktan bahsediyorsunuz o zaman.
Kendi adıma adını koyuyorum sanırım ama, travmatik olaylara indigimde kendimi teselli etmeyi, o olayların anlamını değiştirmeyi pek bilmiyorum. Sadece bu yapılan doğru değildi, senden kaynaklanmiyor, senin suçun değil vb gibi şeyler söylemekle yetiniyorum ama bilmem nasıl olacak doğrusu.
Teşekkürler cevabınız için
 

Öykü

New member
Uzun zamandır yazacağım, ama sakin bir anı kolluyorum, bugün fırsat yakalamışken biraz da olsa giriş yapmak istedim.
5 ay kadar önce Adem Hocam ile görüşme şansı yakaladım. Kızımın yaşadığı Agorafobi ile alakalı danışmak istemiştim. Adem Hoca'nın desteği ile Agorafobiyi geride bıraktık çok şükür, üstelik artık aşılandığını, tekrar aynı durumu yaşasa dahi agorafobiye yakalanmayacağını söyledi Hocam. "En fazla korkar kaçar o ortamda bulunmak istemez" dedi. Kızım şuan yeniden okul sürecinde. 7 hafta oldu başlayalı. Hala bende okula onunla gidip bekliyorum. bir fobi atlattığımız için alışma sürecimiz de yavaş ilerliyor ama baya yol katettik, ilk günler sınıf kapısında oturuyordum, sonra koridorda, sonra merdivenlerde, derken giriş kata indim. Ve okul kapısının dışına çıktım. Bu hafta da okulun dışında arabada bekliyorum. Kızım artık görmeye gelmiyor, içeri giriyor ve beni görmek istediğinde eve dönüyoruz. Ama oldukça rahatladı ve keyif alıyor, Mesela dün 4buçuk saat okulda kaldı, hiç yanıma gelmek istemeden  Buraya kadar gelebilmiş olmak bile iyi hissettiriyor. Çünkü; kızım ilk 3 hafta kapıların kapanmasını hiç istemedi, kapanınca okula gitmek istemedi, okulumuz anlayış gösterdi ve sınıf kapısı o alışıncaya kadar açık durdu. şuan kapansa da kilitlenmediğinin farkında, artık rahatsız olmuyor. bunlar bizim için güzel gelişmeler.

Gelelim esas konuya, aslında her şerde bir hayır vardır; geçen sene okulda yaşadığımız travma, bizi bunu aşmak için bir arayışa soktu ve Adem Hoca'dan randevu almaya kadar götürdü. Kızım iyi olsun diye çırpınırken, ona iyi gelecek tek şeyin benim iyi olmam olduğunu bu süreçte idrak ettim. Kendime, kendimde kaçtığım, derinlere gömdüğüm yönlerime bakmaya karar verdim. Acılarımdan, yaralarımdan bir kaçınma davranışı ile kaçmaya çalıştığımı hocamdan öğrendim. Oyalanma davranışlarına sıklıkla başvurduğumu da.. (tv, internet, bir iş yaparken mutlaka bir şeyler dinleme, boş kalamama, kendimi duymamak için hep bir kaçınma davranışı gösterme, her şeyle ve herkesle ilgilenme, çok insanla görüşme, pozitif iletişime önem verme..vs) Adem hocayla ilk görüşmemizden sonra 2 gün boyunca ağladım. Çünkü kendimle ilgili hayal kırıklığı yaşıyordum. Kızım daha doğmadan anne olmaya kendimi adayıp, onlarca kitap okuyup, yazılar, makaleler, siteler, radyo programları, arşiv takip edip, "neyi nasıl yapmalıyım" ı öğrenmeye çalışmış, güvenli bağlanmanın tüm fiziksel koşullarına uymuş ( 2 yaşa kadar emzirme, yanında uyuma, 4 yaştan önce odadan ayırmama, sütten kademeli kesme, mahremiyete azami dikkat etme, zorlamama engellememe, vs), bağırmamış (kızmamış diyemiyorum çünkü zaman zaman taştım ve kızabiliyor, söyleniyordum yavruma), hatta kendi isteğimle işimden ayrılmış, güvenli bağlanayım diye çırpınıp durmuştum. Ama bir şey eksikti ve orada elimden bir şey gelmiyordu. Kendini bırakma..

Bırakamadım ben, kendimi yavruma bırakamadım. 4 yıl olması gerekenleri hep yaptım evet ama annelik iç güdümle, içimden gelen doğal bir istekle değil. İçimde sürekli dizginlemem gereken duygular vardı, bastırdığım söylenmeler, kurtulmaya çalıştığım hiç peşimi bırakmayan tahammülsüzlükler.. Adem Hoca’dan ve başka pek çok uzmandan öğrendiklerim kendimi hep tutmama, bastırmama, yavrumu zarara uğratmamak adına içimden gelen o davranışları yapmayıp, olması gerektiği gibi davranmaya çalışmama sebep oldu.çok sık olmamakla birlikte patlamalarım da oldu. Bende bir şey eksikti. İçimde bir şeyler kaynıyor, bazen iç sıkıntısı, bazen daralma, bazen öfke, bazen hayattan zevk almama.. olarak çıkıyordu, tüm bu hislerle boğuşup, iyi anne olmaya çalışıyordum ama bir şey eksikti.

Nasıldım?
Teorik olarak pek çok konuda farkındalığı oluşmuş, bazılarını içselleştiremese de bildiklerini yapmaktan vazgeçmeyen bir anneydim. Mesela; kızımı emzirirken, uzun sürdüğünde içim sıkılırdı, yapmak istediğim pek çok iş aklıma gelince bir an önce bitsin isterdim, kızım daha da bana yapışırdı. Uyusa da bir rahat etsem, azıcık kendime vakit ayırsam, şu işimi yapsam dedikçe, kızım uyumaz, beni bırakmaz ve benim yine içim sıkılırdı. Şimdi dönüp bakıyorum, hep kendimden kaçmaya çalıştığım hallerimdi bunlar, o anın tadını çıkarmak veya o anda bulunmak yerine hep bir başka şeyi düşünme, .. içimde hislerim böyleydi ama bildiklerimde aksini yapmama engel oluyordu. Ne kadar zor gelse de, ne kadar kızımın süte düşkünlüğü artmış olsa da 24 ay emzirme konusunda kararlıydım ve emzirdimde. Ama.. kendimi tam anlamıyla bırakamadım..

Sonra kızım biraz daha büyüdü, artık beraber oyun oynama zamanımız geldi, bu seferde oynarken kendimi bırakamıyordum. Her gün oynuyordum kızımla, “kaliteli” vakit geçiriyordum, ev işi vs. arka plana bırakıp onunla ilgileniyordum .Ona engel olmuyor, hayatı öğrenme sürecine rehberlik etmeye çalışıyordum. Önceden çok düşkün olduğum tv izlemiyordum. Dengeli beslenmesi kadar ruhsal gelişimini de önemsiyordum. Hatta fazla önemsiyor, acaba bundan etkilendi mi? Şunu duydu kaygılandı mı? Bunu anlayabilir mi? Sorularıyla boğuşuyor, bir yandan sorularıma cevap bulmak için okuyor, arşivi dinliyor, benden önce bu yollardan geçmiş birilerine ulaşmaya çalışıyor, neyi nasıl yapmalıyımı öğrenmeye çalışıyordum. “Kaygılandırmadan, şuna nasıl cevap vermeliyim?” sorusunun yanıtlarını buluyordum. Yaptığım, okuduğum her şey boşa mıydı?? Hayır tabiki de, hatta teorik olarak uyguladığım pek çok şey bir süre sonra yaşam tarzımız haline dönüştü. Bizde pek çok güzel değişime sebep oldu. Ama annelik hislerimde eksik kalan birşeyler vardı ;
kendimi bırakabildiğim anlar, bırakamadıklarımdan azdı. Çünkü içimde benimle gelen hislerim vardı. Anne olmak bu hislerimi daha da açığa çıkarmıştı, bir yandan yavruma doğru davranayım diye uğraşırken bir yandan yavrumun varlığıyla dokunduğu hislerimden kaçmak için oyalanmaya devam ediyordum. Kendimi duymak zorunda olduğum anları dolduruyordum sıklıkla. Emzirirken ya kitap okurdum yada arşiv dinlerdim mesela, yada tlf.dan bir şeyler bakardım. Elim biraz boş kalsa bir şeye giderdi mutlaka. Ama bunların o zaman oyalanma davranışı olduğunu anlayamıyordum. Boş durmuyorum, kendimi geliştiriyorum, diye iyi bir şey yaptığımı sanıyordum. Oysa her şeyde denge insanı olmak önemli. Bazen bilmek yetmiyor.. İçindeyken de anlayamıyor insan.



Adem Hocam’la başladığımız ve hala da devam ettiğimiz onarım sürecim, kızımın agorafobisi ile mücadele ederken başladı, Hocam kızıma iyi gelmek için kendimi iyi etmem gerektiğini ve nereden başlamam gerektiğini bana öğretti. Önce hislerimden.. edindiğimiz suçluluk, değersizlik duygularımızın bizde oluşturduğu hisler..

İlk başladığımızda, Adem Hocam onarım sürecine devam ettiği bir anneden bahsetmişti. Zaman geçtikçe, nasılsınız diye sorduğunda; iyiyim, yani iyiyim, sanki çocuklar mı artık beni sinir etmiyor, eşim mi daha anlayışlı bilemiyorum ama ben iyiyim dediğini söylemişti.
O zaman içimden, “heralde ben böyle bir noktaya ulaşamam yada ulaşsam da çook daha uzun zamanda olur” diye düşünmüştüm. Oysa yalıtıma girip günlük terapi egzersizlerimi düzenli yapmaya başladıktan bir süre sonra, hislerime ulaşıp kendi hislerimle kendimi onarmaya başladığımı ve o içten gelen “iyiyim” halini hissetmeye başladığımı farkettim 
Tabi hemen olmadı, Yalıtımdaki ilk zamanlar önceki halimden daha gergin olmaya, zihnimde gün içinde sıklıkla çocukluğumdaki travmalarımla boğuşmaya, hatta depresyonda gibi hissetmeye başladım. Ben iyi hissetmiyorum diye Adem Hocama mail de attım. O da normal ve beklenen bir durum olduğunu söylemişti. Yalıtımda yaptığım kaçamaklar, kendimi oyalama davranışlarımı yinelemem sürecimi aksattı, Adem Hoca “lütfen yalıtıma tam riayet et ve egzersizlerini vaktinde ve olması gerektiği şekliyle yap” uyarısı ile kendime geldim. Kendimi terapiye bırakmaktan kaçıyordum aslında. Ve bu uyarıyla kendime geldim. Hızlı bir şekilde iyi olmam da başladı. İçimdeki “kıymıkları” bir bir çıkardık Adem Hocamla. Ben anlattım, beraber yeniden anlamlandırdık. Terapinin karşılığı bence; güvenebildiğiniz bir uzmanla yaşadıklarınızı yeniden anlamlandırma.

Onarım Süreci, birkaç hafta kimseyle görüşmeyeyim, 3-5 egzersizi her gün düzenli yapayım hoop oldu bitti şeklinde bir süreç değil. Hafta hafta hissedilen hisleri anlamlandırma ile gerçekleşiyor. Sonra mekanizma kendiliğinden işlemeye başlıyor, bağlarınızı, yaptıklarınızı, yaşamınızdaki alışkanlıklarınızı, farketmediğiniz oyalanmalarınızı kendiliğinden gözden geçirmeye başlıyorsunuz. Ve bu süreç en az 6 ay sürdürüldüğünde genişliğe ulaşabilmek mümkünmüş.

Benim için şuan tam 3 ay geride kaldı. Bu sürenin 8 haftası yalıtımdaydım. Neler değişti bende? Öncelikle iyiyim  çok şükür. İyi hissediyorum, içimde bir stres, daralmışlık neredeyse kalmadı. ( neredeyse diyorum çünkü hala almam gereken yollar var) Hayatım bir hızlılık telaşı içindeyken, yavaşladığımı, anda bulunmayı ve en önemlisi hissetmeyi öğrendiğimi düşünüyorum. Bu süreçte en büyük destekçim eşimdi, ona kendimi güven içinde bırakabilmek bana sahip çıkmasını hissetmek bağımızı çok kuvvetlendirdi. Ve en sevdiğim kısım; kızımla oynarken dakikaları saymayıp kendimi o ana bırakabilmek  , anne sen kızmayan bir annesin artık deyişini duymak, ben metronom dinlerken odaya geldiğinde sükunetini hiç bozmadan öylece bekleyişini ve daha sakin bi anne olmak için dinliyorsun dimi deyişine şahit olmak, kızıma kendi hislerimden arınıp hakettiği gibi davranabilmek..

Eğer imkanım olsaydı, kızım daha dünyaya gelmeden bu süreci yaşamış olmak isterdim.

Sanırım an'da kalmak bu işin çözümü. Arifler de hep der ya; dem bu demdir, dem bu dem... Onarım sürecinde insan belki de bu sırrı anlamaya ve yaşamaya başlıyor. İçimizdeki tahammülsüzlüklerin derinine inmek, kaynağına yoğunlaşmak kilit nokta galiba.
 

Öykü

New member
Yani mesela yalıtımda iken, çevremden, ailemden tepki aldım, oldukça fazla. kendi üstlerine alındılar, bizle niye görüşmüyorsun diye. Halbuki kendi hislerime kendim ulaşabilmek için dışardan olumlu-olumsuz hiçbir his alışverişine girmemem gerekiyordu. Biz sana kötü mü hissettiriyoruz yani? diye düşünenler oldu. iyi hissettirme- kötü hissettirme değil, kendi hislerinle yalın halde baş başa kalabilme yalıtımın iletişimle ilgili kısmının amacı. Bununla ilgili hep "bi açıklama yapsam, mesaj mı atsam, bi daha anlatsam onunla alakalı olmadığını" gibi savunma davranışlarına girmeye meylettim. ama yalıtımımı bozacağı için yapmadım. Bunu Adem Hocamla paylaştığımda, sıklıkla savunma davranışı içine giriyorsunuz, bunun altında suçluluk hissi var demişti. Neden suçluluk hissi ürettiğimi, boşluk bırakmamak, sürekli açıklama yapmak zorunda hissetmemin sebeplerini deşip, çocukluk travmalarıma indik.. ve tamir edilmesi gereken yerler açığa çıktı. Zaten onarım sürecim tam anlamıyla bu çözülmeden sonra başladı.

Peki çocukluk travması nasıl tamir oldu? Yani ne yapıldı tamir için?
 

Bilge

New member
Maşallah Nalan hanım çok güzel bir şey bu. Adınıza sevindim. Ben de randevu almak istedim 2018 Temmuz uygun dediler çok uzak bir tarih olduğu için almadım ama çok ihtiyacım var ve dediğiniz her şey harfiyen var bende de benim biraz daha kötü yanım arada bir bağırmam:-( onarımda bahsettiğiniz şeyler de bende olan şeyler ve ne yapacağımı bilemiyorum çalışıyorum çocuğum 25 aylık vs. Mail attım dönüş olmadı çocuğumu olması gerektiği gibi büyütemiyorum:-(
 

Duygumete

New member
Hakikaten harika bir durum. Umarım ben de bir an önce yalıtım mevzusunu çözüp uygulayabilirim. Fakat bi destek olmadan olmaz gibi geldi bana. Adım adım her hissi takip eden biri olmadı Adem Bey gibi mesela:))
 
Maşallah Nalan hanım çok güzel bir şey bu. Adınıza sevindim. Ben de randevu almak istedim 2018 Temmuz uygun dediler çok uzak bir tarih olduğu için almadım ama çok ihtiyacım var ve dediğiniz her şey harfiyen var bende de benim biraz daha kötü yanım arada bir bağırmam:-( onarımda bahsettiğiniz şeyler de bende olan şeyler ve ne yapacağımı bilemiyorum çalışıyorum çocuğum 25 aylık vs. Mail attım dönüş olmadı çocuğumu olması gerektiği gibi büyütemiyorum:-(

Merhaba, yine de vazgecmeyin madem niyetine girdiniz, zaman cok hizli geçiyor. Eğer biran önce başlamak istiyorsanız ve kendi kendinize değil bir uzman eşliğinde olsun istiyorsaniz, Adem Hoca'min yaninda, cok değerli psikologlar da var. Hatta Onarım surecinde 1 seansi Selma Hanımla yapma imkanim da oldu benim. Cok naif bir bayan. Adem Hoca'ya ulasamasaydim, onunla veya BTE'deki (Bağlanma Terapisi Enstitüsü) diger bu terapiyi bilen uzmanlarla gorusmeyi düşünürdüm ben çünkü her psikolog boyle bi yöntem uygulamıyor. Tabiki baska psikologlarin başka yontemleri de vardir ama yalitimla birlikte olmasi benim tum hayatima yeniden bakmami, gereksiz ne varsa farkedip yaşamımdan çıkarmamı sağladı. Daha önce de bir kac farklı uzmanla görüşmüştüm, ama bu kadar verim almadim.
 
Son düzenleme:
Uzun zamandır yazacağım, ama sakin bir anı kolluyorum, bugün fırsat yakalamışken biraz da olsa giriş yapmak istedim.
5 ay kadar önce Adem Hocam ile görüşme şansı yakaladım. Kızımın yaşadığı Agorafobi ile alakalı danışmak istemiştim. Adem Hoca'nın desteği ile Agorafobiyi geride bıraktık çok şükür, üstelik artık aşılandığını, tekrar aynı durumu yaşasa dahi agorafobiye yakalanmayacağını söyledi Hocam. "En fazla korkar kaçar o ortamda bulunmak istemez" dedi. Kızım şuan yeniden okul sürecinde. 7 hafta oldu başlayalı. Hala bende okula onunla gidip bekliyorum. bir fobi atlattığımız için alışma sürecimiz de yavaş ilerliyor ama baya yol katettik, ilk günler sınıf kapısında oturuyordum, sonra koridorda, sonra merdivenlerde, derken giriş kata indim. Ve okul kapısının dışına çıktım. Bu hafta da okulun dışında arabada bekliyorum. Kızım artık görmeye gelmiyor, içeri giriyor ve beni görmek istediğinde eve dönüyoruz. Ama oldukça rahatladı ve keyif alıyor, Mesela dün 4buçuk saat okulda kaldı, hiç yanıma gelmek istemeden  Buraya kadar gelebilmiş olmak bile iyi hissettiriyor. Çünkü; kızım ilk 3 hafta kapıların kapanmasını hiç istemedi, kapanınca okula gitmek istemedi, okulumuz anlayış gösterdi ve sınıf kapısı o alışıncaya kadar açık durdu. şuan kapansa da kilitlenmediğinin farkında, artık rahatsız olmuyor. bunlar bizim için güzel gelişmeler.

Gelelim esas konuya, aslında her şerde bir hayır vardır; geçen sene okulda yaşadığımız travma, bizi bunu aşmak için bir arayışa soktu ve Adem Hoca'dan randevu almaya kadar götürdü. Kızım iyi olsun diye çırpınırken, ona iyi gelecek tek şeyin benim iyi olmam olduğunu bu süreçte idrak ettim. Kendime, kendimde kaçtığım, derinlere gömdüğüm yönlerime bakmaya karar verdim. Acılarımdan, yaralarımdan bir kaçınma davranışı ile kaçmaya çalıştığımı hocamdan öğrendim. Oyalanma davranışlarına sıklıkla başvurduğumu da.. (tv, internet, bir iş yaparken mutlaka bir şeyler dinleme, boş kalamama, kendimi duymamak için hep bir kaçınma davranışı gösterme, her şeyle ve herkesle ilgilenme, çok insanla görüşme, pozitif iletişime önem verme..vs) Adem hocayla ilk görüşmemizden sonra 2 gün boyunca ağladım. Çünkü kendimle ilgili hayal kırıklığı yaşıyordum. Kızım daha doğmadan anne olmaya kendimi adayıp, onlarca kitap okuyup, yazılar, makaleler, siteler, radyo programları, arşiv takip edip, "neyi nasıl yapmalıyım" ı öğrenmeye çalışmış, güvenli bağlanmanın tüm fiziksel koşullarına uymuş ( 2 yaşa kadar emzirme, yanında uyuma, 4 yaştan önce odadan ayırmama, sütten kademeli kesme, mahremiyete azami dikkat etme, zorlamama engellememe, vs), bağırmamış (kızmamış diyemiyorum çünkü zaman zaman taştım ve kızabiliyor, söyleniyordum yavruma), hatta kendi isteğimle işimden ayrılmış, güvenli bağlanayım diye çırpınıp durmuştum. Ama bir şey eksikti ve orada elimden bir şey gelmiyordu. Kendini bırakma..

Bırakamadım ben, kendimi yavruma bırakamadım. 4 yıl olması gerekenleri hep yaptım evet ama annelik iç güdümle, içimden gelen doğal bir istekle değil. İçimde sürekli dizginlemem gereken duygular vardı, bastırdığım söylenmeler, kurtulmaya çalıştığım hiç peşimi bırakmayan tahammülsüzlükler.. Adem Hoca’dan ve başka pek çok uzmandan öğrendiklerim kendimi hep tutmama, bastırmama, yavrumu zarara uğratmamak adına içimden gelen o davranışları yapmayıp, olması gerektiği gibi davranmaya çalışmama sebep oldu.çok sık olmamakla birlikte patlamalarım da oldu. Bende bir şey eksikti. İçimde bir şeyler kaynıyor, bazen iç sıkıntısı, bazen daralma, bazen öfke, bazen hayattan zevk almama.. olarak çıkıyordu, tüm bu hislerle boğuşup, iyi anne olmaya çalışıyordum ama bir şey eksikti.

Nasıldım?
Teorik olarak pek çok konuda farkındalığı oluşmuş, bazılarını içselleştiremese de bildiklerini yapmaktan vazgeçmeyen bir anneydim. Mesela; kızımı emzirirken, uzun sürdüğünde içim sıkılırdı, yapmak istediğim pek çok iş aklıma gelince bir an önce bitsin isterdim, kızım daha da bana yapışırdı. Uyusa da bir rahat etsem, azıcık kendime vakit ayırsam, şu işimi yapsam dedikçe, kızım uyumaz, beni bırakmaz ve benim yine içim sıkılırdı. Şimdi dönüp bakıyorum, hep kendimden kaçmaya çalıştığım hallerimdi bunlar, o anın tadını çıkarmak veya o anda bulunmak yerine hep bir başka şeyi düşünme, .. içimde hislerim böyleydi ama bildiklerimde aksini yapmama engel oluyordu. Ne kadar zor gelse de, ne kadar kızımın süte düşkünlüğü artmış olsa da 24 ay emzirme konusunda kararlıydım ve emzirdimde. Ama.. kendimi tam anlamıyla bırakamadım..

Sonra kızım biraz daha büyüdü, artık beraber oyun oynama zamanımız geldi, bu seferde oynarken kendimi bırakamıyordum. Her gün oynuyordum kızımla, “kaliteli” vakit geçiriyordum, ev işi vs. arka plana bırakıp onunla ilgileniyordum .Ona engel olmuyor, hayatı öğrenme sürecine rehberlik etmeye çalışıyordum. Önceden çok düşkün olduğum tv izlemiyordum. Dengeli beslenmesi kadar ruhsal gelişimini de önemsiyordum. Hatta fazla önemsiyor, acaba bundan etkilendi mi? Şunu duydu kaygılandı mı? Bunu anlayabilir mi? Sorularıyla boğuşuyor, bir yandan sorularıma cevap bulmak için okuyor, arşivi dinliyor, benden önce bu yollardan geçmiş birilerine ulaşmaya çalışıyor, neyi nasıl yapmalıyımı öğrenmeye çalışıyordum. “Kaygılandırmadan, şuna nasıl cevap vermeliyim?” sorusunun yanıtlarını buluyordum. Yaptığım, okuduğum her şey boşa mıydı?? Hayır tabiki de, hatta teorik olarak uyguladığım pek çok

İlk başladığımızda, Adem Hocam onarım sürecine devam ettiği bir anneden bahsetmişti. Zaman geçtikçe, nasılsınız diye sorduğunda; iyiyim, yani iyiyim, sanki çocuklar mı artık beni sinir etmiyor, eşim mi daha anlayışlı bilemiyorum ama ben iyiyim dediğini söylemişti.
O zaman içimden, “heralde ben böyle bir noktaya ulaşamam yada ulaşsam da çook daha uzun zamanda olur” diye düşünmüştüm. Oysa yalıtıma girip günlük terapi egzersizlerimi düzenli yapmaya başladıktan bir süre sonra, hislerime ulaşıp kendi hislerimle kendimi onarmaya başladığımı ve o içten gelen “iyiyim” halini hissetmeye başladığımı farkettim 
Tabi hemen olmadı, Yalıtımdaki ilk zamanlar önceki halimden daha gergin olmaya, zihnimde gün içinde sıklıkla çocukluğumdaki travmalarımla boğuşmaya, hatta depresyonda gibi hissetmeye başladım. Ben iyi hissetmiyorum diye Adem Hocama mail de attım. O da normal ve beklenen bir durum olduğunu söylemişti. Yalıtımda yaptığım kaçamaklar, kendimi oyalama davranışlarımı yinelemem sürecimi aksattı, Adem Hoca “lütfen yalıtıma tam riayet et ve egzersizlerini vaktinde ve olması gerektiği şekliyle yap” uyarısı ile kendime geldim. Kendimi terapiye bırakmaktan kaçıyordum aslında. Ve bu uyarıyla kendime geldim. Hızlı bir şekilde iyi olmam da başladı. İçimdeki “kıymıkları” bir bir çıkardık Adem Hocamla. Ben anlattım, beraber yeniden anlamlandırdık. Terapinin karşılığı bence; güvenebildiğiniz bir uzmanla yaşadıklarınızı yeniden anlamlandırma.

Onarım Süreci, birkaç hafta kimseyle görüşmeyeyim, 3-5 egzersizi her gün düzenli yapayım hoop oldu bitti şeklinde bir süreç değil. Hafta hafta hissedilen hisleri anlamlandırma ile gerçekleşiyor. Sonra mekanizma kendiliğinden işlemeye başlıyor, bağlarınızı, yaptıklarınızı, yaşamınızdaki alışkanlıklarınızı, farketmediğiniz oyalanmalarınızı kendiliğinden gözden geçirmeye başlıyorsunuz. Ve bu süreç en az 6 ay sürdürüldüğünde genişliğe ulaşabilmek mümkünmüş.

Benim için şuan tam 3 ay geride kaldı. Bu sürenin 8 haftası yalıtımdaydım. Neler değişti bende? Öncelikle iyiyim  çok şükür. İyi hissediyorum, içimde bir stres, daralmışlık neredeyse kalmadı. ( neredeyse diyorum çünkü hala almam gereken yollar var) Hayatım bir hızlılık telaşı içindeyken, yavaşladığımı, anda bulunmayı ve

Eğer imkanım olsaydı, kızım daha dünyaya gelmeden bu süreci yaşamış olmak isterdim. Kendi edilgenliklerimden arınıp ona kendini tam anlamıyla bırakabilen bir anne olmayı isterdim. Yavrumun bir kardeşi olsun istiyorum. Eğer nasib olursa, kendimi onarabildikten sonra yeniden bu duyguyu yaşamak dileğim.

İçimde bir dinginlik var, bu hissi çok sevdim. Meğer hayat o kadar da zor değilmiş, zor gören bizim yaşanmışlıklarımızla baktığımız gözlerimizmiş..

sevgiler

Ne kadar sahane anlatmissin sevgili [MENTION=6969]Nalan[/MENTION] erdogmus..
Darisi hayatinin anlamini arayan farkindaligi artmis burdaki yuregi guzel tum anne ve tabi ki babalara olsun:)
Onarima sadece annelerin ihtiyaci varmis gibi anlasilmasin degil mi:(
Sonucta hepimizin yarasi var ve cocuklarimiz ozellikle 3- 4yastan sonra babadan da oldukca besleniyor,etkileniyor ve tabi ki ornek aliyor..
Paylasimlari merakla takip ediyorum:)
 

68741603_igtd

New member
Merhaba
Yazdiklarinizi okurken sanki kendimi buldum . Nerdeyse birebir hissettiklerimiz ayni . 7 sene suren bebek bekleyisimin ardindan kizim tedavi ile oldu ama ben kendime sasiyorum . Bu kadar ozlemle bekledikten sonra kendimi neden birakamiyorum diye . Evet birseyler var ve ben kendimi kizima birakamiyorum . Ayliksiz izne ayrildim kizima kendim bakayim diye Ancak calistigim donemde oldugu gibi simdi de zaman bana yetmiyor . Dusunuyorum calismaya basladigimda nolacak 9 -10 saat ayri gecen zamandan sonra kizima yemekten ev islrinden nasil zman ayiricam diye . Oglum bir kac ay sonra 15 ine girecek ve ben ona her baktigimda annelik yapamadigimi dusunuyorum oysa zamaninda butun zamanimi ona verdigimi bilincli bir anne oldugumu dusunurdum .
Adem hocaya calistigim donemde ulasmayi cok denedim ama basaramadim . Simdilerde zaten 7-8 ay sonraya anca randevu veriyormus sanirim . Hoş randevu alsamda karsilayacak maddi gucum yok .
Hani diyorsunuz ya en buyuk destekcim esim diye . Sanirim ben o destegi bulamam cunku bir kac hafta once cok daraldigimi ondan kopmaya basladigimi soyledigimde sorunu evdeki gorumceme bagladi . Sonrada sinirlendi ben hic daralmiyor muyum . Hic dusindun mu bu adamda bir gun patlar dedi . Isten gelince kizimi alip,cikiyorum daha ne istiyorsun dedi . O gun benimle konusmadi . Yatakta sarildim karsilik vermedi . Evliligimizin 7.senesinde de boyle olmustu ve ben birgun aglayarak nolur senden kopmak uzereyim beni birakma dedigimde isin ciddiyetini anlamamisti .Ablam bir keresinde karin depresyonda demisti de esimde keyfinden depresyonda diyip dalga gecmisti sanirim ablamin da espri yaptigini sandi . Bir kac hafta onceki uyarimda da bunu soyledim o dinemdeki gibi senden kopmak uzereyim dedim o da sinirlendi . O donemde yasadigim ruh hali ile ayrilacak duruma gelmistik oysa

Demisisiniz ya hani,ona,kendi mi i guven icinde birakmak ve sahip,ciktigii hissetmek diye ben,bunu hissedemdim sanirim .
Sahip cikmak . Ben bunu cok isatedim sanirim ama olmadi .
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

68741603_igtd

New member
Sevg i li [MENTION=1137]Nalan Erdoğmuş[/MENTION] yazdiklariniza alinti ile cevaplayayim derken karakter fazla uyarisi gelince silmeye calistim ama,bu defada sanki sizin yazdiklarinizi ben yazmisim gibi oldu malesf . Merhaba diye basladigim yazi benim karisti kusura bakmayin
 

yazaranne

New member
Paylasmanizi bekliyordum denk geldi çok şükür. Teşekkür ederim. Hisleri anlamlandirma kısmı benim de takildigim yer oldu kendi sürecim de . Yani o hislere ulaşıp farkettikten sonra, üzerine koyacagim yeni etiket ne olacak , bunda bir uzmana ihtiyaç duydum. Kendi adıma uzmansiz ben yapamam galiba noktasına geldim. Ama kader işte, o da olmuyor, o kapı da kapalı.
Uygun örneklerle bu konuyu biraz açabilir misiniz. Kış aylarında tekrar yalıtım niyetim var ama dediğiniz gibi, yalıtım öyle birkaç kural uygulama gibi basit değil galiba. Hoş onu bile tam yapamadım.

Sanırım o hisleri fark ettikten sonra artık hisleri anlamlandırdığımız için suçluluk duymaya, değersiz hissetmeye ihtiyaç duymuyoruz. Mesela öfkenin altında yatanın yetersizlik hissi olduğunun, bize annemizden ya da babamızdan bulaştığının farkındaysak, bizde refleks haline gelene kadar o his yerine güven hissini koyabiliriz. Ben kendimde çözümü böyle buldum. Bir de şu var, uzmanla terapi aldık diyelim, aradan iki üç sene geçtikten sonra aynı genişlikte olabilecek miyiz? Veya başımıza bizi üzen ve modumuzu düşüren bir olay geldiğinde yine aynı tahammül düzeyi devam edecek mi? Onu merak ediyorum. Çünkü Bu gerçekten güçlü bir irade gerektirir. Bu da yıllar süren bir süreç demektir. Önemli olan iyi duyguları olabildiğince refleks haline getirmek ve duygusal anlamda kendimizi beslemeye devam etmek sanırım.
 
Son düzenleme:
Sanırım o hisleri fark ettikten sonra artık hisleri anlamlandırdığımız için suçluluk duymaya, değersiz hissetmeye ihtiyaç duymuyoruz. Mesela öfkenin altında yatanın yetersizlik hissi olduğunun, bize annemizden ya da babamızdan bulaştığının farkındaysak, bizde refleks haline gelene kadar o his yerine güven hissini koyabiliriz. Ben kendimde çözümü böyle buldum. Bir de şu var, uzmanla terapi aldık diyelim, aradan iki üç sene geçtikten sonra aynı genişlikte olabilecek miyiz? Veya başımıza bizi üzen ve modumuzu düşüren bir olay geldiğinde yine aynı tahammül düzeyi devam edecek mi? Onu merak ediyorum. Çünkü Bu gerçekten güçlü bir irade gerektirir. Bu da yıllar süren bir süreç demektir. Önemli olan iyi duyguları olabildiğince refleks haline getirmek ve duygusal anlamda kendimizi beslemeye devam etmek sanırım.

Sevgili yazaranne, cok guzelcbi noktaya deginmissiniz, Adem Hoca'da aynısını söylemişti, biz bir başlangıç yaptık, bir ivme kazandırdık sana, burdan devam ettirecek sensin, yasam tarzı haline getirmek gerekiyor demişti. Zaten yalitim yaptim, egzersiz yaptim hoop bitti hersey güllük gulistanlik oldu denecek birsey degil. En az 6 ay bu ruh halini, kontrollu sekilde koruyup, refleks haline donusunceye kadar duygu kontrolunu elden bırakmamak, egzersizleri devam ettirmek gerekiyor.
 
Son düzenleme:

68741603_igtd

New member
Ne kadar sahane anlatmissin sevgili [MENTION=6969]Nalan[/MENTION] erdogmus..
Darisi hayatinin anlamini arayan farkindaligi artmis burdaki yuregi guzel tum anne ve tabi ki babalara olsun:)
Onarima sadece annelerin ihtiyaci varmis gibi anlasilmasin degil mi:(
Sonucta hepimizin yarasi var ve cocuklarimiz ozellikle 3- 4yastan sonra babadan da oldukca besleniyor,etkileniyor ve tabi ki ornek aliyor..
Paylasimlari merakla takip ediyorum:)

Kendim ve etrafimdan gordugum kadariyla erkekler biraz daha dayanikli oluyor gibi .Ben ve etrafimdaki evli bayanlar cogu seyi daha fazla sorgularken erkekler biraz daha sorun yok gibi bakiyor sanirim . Biz bayanlar donem bunalima girmemize ragmen esler cok fazla girmiyor gibi . B a zen ozenmiyorda degilim hani erkeklerin bzim gibi,fazla takilmamalarina .
 
Kendim ve etrafimdan gordugum kadariyla erkekler biraz daha dayanikli oluyor gibi .Ben ve etrafimdaki evli bayanlar cogu seyi daha fazla sorgularken erkekler biraz daha sorun yok gibi bakiyor sanirim . Biz bayanlar donem bunalima girmemize ragmen esler cok fazla girmiyor gibi . B a zen ozenmiyorda degilim hani erkeklerin bzim gibi,fazla takilmamalarina .

Aslinda soylediklerinizi ilk evladim dogduktan sonra ara ara bende dusunmustum..o ozgur ve rahat hayatimdan sonra temel ihtiyaclarimi bile gidermek icin zman kollar hale gelmek ilk etapta "noluyor"diye sormama sebep olmustu?
Ama sonra baktim..
Annelik gibi sahane bisey bizlere lutfedilmis..bunun dolayli etkileri illaki oluyor.kacinilmaz ..
Sahsim adina cocuklarla buyumenin yaninda pekcok seyi de onlardan ogrendim diyebilirim.bu da bunlardan birtanesi..
Guzel dusunmek arkasindan guzel gormeyi,guzel bakmayi getiriyor..ve bence dunyada herseyi en guzel ve keyifle ele alan canlilar "cocuklar"
Erkeklerde bu resmin en az biz kadar muhim parcasi ..sadece birbirimize destek ve yardim daim olmali..
O zaman mutlu anneler
Keyifli babalar,
Sen sakrak cocuklar...
Olacak insallah..zamanla bu degisime sahitlik edecegiz Allahin izniyle:)
Adem hocamizin anlattiklarinin ve ogrttiklerinin hayatlarimiza nasil dokundugunu burdaki yuzlerce anne de goruyoruz..
Muhim olan gayretimizin daim ve surekli olmasi:)
Kolayliklar diliyorum..
 

68741603_igtd

New member
Aslinda soylediklerinizi ilk evladim dogduktan sonra ara ara bende dusunmustum..o ozgur ve rahat hayatimdan sonra temel ihtiyaclarimi bile gidermek icin zman kollar hale gelmek ilk etapta "noluyor"diye sormama sebep olmustu?
Ama sonra baktim..
Annelik gibi sahane bisey bizlere lutfedilmis..bunun dolayli etkileri illaki oluyor.kacinilmaz ..
Sahsim adina cocuklarla buyumenin yaninda pekcok seyi de onlardan ogrendim diyebilirim.bu da bunlardan birtanesi..
Guzel dusunmek arkasindan guzel gormeyi,guzel bakmayi getiriyor..ve bence dunyada herseyi en guzel ve keyifle ele alan canlilar "cocuklar"
Erkeklerde bu resmin en az biz kadar muhim parcasi ..sadece birbirimize destek ve yardim daim olmali..
O zaman mutlu anneler
Keyifli babalar,
Sen sakrak cocuklar...
Olacak insallah..zamanla bu degisime sahitlik edecegiz Allahin izniyle:)
Adem hocamizin anlattiklarinin ve ogrttiklerinin hayatlarimiza nasil dokundugunu burdaki yuzlerce anne de goruyoruz..
Muhim olan gayretimizin daim ve surekli olmasi:)
Kolayliklar diliyorum..

Tesekkur ederim bu aralar kolayliklar olayina ihtiyacim var . Umarim en kisa zamanda toprlanirim
 
Üst