Evliliklerde Kıyamet Ne Zaman Kopar?- Adem Güneş Köşe Yazıları

savaşçı

New member
Bir dost meclisinde sohbet ediyorduk… Laf döndü dolaştı, aile içi iletişime geldi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu: “Günümüzde eşler eşlerini ihmal ediyor… Çocuklar ihmal edilmiş eşlerin hırçınlıkları içinde yetişiyor…”

“Çoluk çocukla uğraşacağım derken, dev bir yük biniyor kadınların sırtlarına.” dedi bir akademisyen arkadaşım.

“Kadın da insan. Onun da nefes almaya, çıkıp gezmeye ihtiyacı var.” dedi bir diğeri.

“Kadın ‘da’ insan” diye bakmak, doğru bir bakış açısı değildi, tuhafıma gitti. Zira kadın, “da”sız insandı. Erkeğin yaşamına ortak olmuş bir asalak değil, kendi yaşamının öznesiydi o.

Tuhafıma gitti bu konuşmalar. Anlatmaya çalıştım, ama beceremedim.

Bir soru sordum: “Eşinizi en son ne zaman dışarı çıkarttınız, ne zaman gezdirdiniz, söyler misiniz?”

Herkes kendince cevap vermeye çalıştı ama kimse “Ne demek eşinizi gezdirdiniz mi, kardeşim? O kedi mi, fino mu da dışarı çıkartalım da gezdirelim, bu nasıl soru böyle?” demedi. Diyemedi…

Günümüz evliklerinin temel problemi işte bu: “Aynileşme”!

Eşin, eşini bir süre sonra ‘kendi gibi değil, kendisinin gibi’ görmeye başlamasıdır aynileşme problemi. Kendisinin gördüğü eşine “iyilik” yapmak için “biraz dışarıda gezdirilmeye ihtiyacının olduğunu” düşünme basitliğine düşmedir ülkemiz evliklerinin iç acınası durumu.

Kafeteryada oturmuştum bir gün… Yan masaya orta yaşlarda bir çift geldi. Garson sipariş almak için “Ne arzu edersiniz?” diye sordu.

Kadın, adamın gözüne baktı. Adam da elindeki listeye… “Ne istersin?” diye sordu karısına. Kadın, “Bilmem, Sen söyle…” dedi.

Bu, görünürde “Ne kadar uyumlu bir çift” gibi gelse de kendi damak tadını bir kenara iten, eşi kendisine hangi damak tadını sunarsa onu kabul edeceğim diyen bir “aynileşme” problemi idi hâlbuki…

“Zaman geçtikçe ister istemez eşler birbirine benziyor” demeyin sakın. Zira birbirine dönüştükçe eşler, o evlilik evlilik olmaktan çıkar…

Evliliğin kalitesi, eşler birbirine benzedikçe değil, kendi gibi kaldıkça olur…

Bir fizik hocasına “Kıyamet ne zaman kopar?” diye sordum.

“Enerji düzeyleri farklılığını kaybettiğinde.” diye cevap verdi. “Bunun adına Entropik Kıyamet” denilir diye ilave etti.

“Evrende enerji düzeyleri eksi ile artı arasında aktığı sürece dünya dönmeye devam edecek... Rüzgâr esecek, gök gürleyecek… Zıtlar arası enerji akımıdır canlılığı koruyan. Ne zaman ki bütün enerji düzeyleri aynı olursa, fizik kanunlarına göre kıyamet işte o zaman kopar.” dedi.

Her evliliğin bir kıyameti vardır, o kıyamet, eşler arasındaki elektriğin kesilmesidir.

Eşler birbirine benzedikçe konuşacak konu kalmaz. Düşünce üretilmez…

Eş eşten elektrik alamaz…

Göz göze baksa kalbi pır pır atmaz…

Eli eline dokunsa heyecan duyamaz…

Aynı kendi eline dokunuyor gibi olur…

Hâlbuki dokunduğu el karşı cinsiyetten birisinin elidir… Ama aynileştikçe insanlar, cinsiyetler arasındaki elektrik farklılığı kalmaz… Erkek kendi eline dokunur gibi hisseder karısının eline dokunduğunda… Kadın, kendi eline dokunulmasından ürpermez, heyecan duymaz… Hisler, duygular farklılığını yitirmiş, aynileşmişse evliliğin kıyameti yakındır…

Eşler birbirlerine bir iyilik yapmak istiyorlarsa, eşini kendine benzetmek yerine, kendi gibi kalabilmesine çaba harcamalıdır...
 

Annelikzor

New member
Bir dost meclisinde sohbet ediyorduk… Laf döndü dolaştı, aile içi iletişime geldi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu: “Günümüzde eşler eşlerini ihmal ediyor… Çocuklar ihmal edilmiş eşlerin hırçınlıkları içinde yetişiyor…”

“Çoluk çocukla uğraşacağım derken, dev bir yük biniyor kadınların sırtlarına.” dedi bir akademisyen arkadaşım.

“Kadın da insan. Onun da nefes almaya, çıkıp gezmeye ihtiyacı var.” dedi bir diğeri.

“Kadın ‘da’ insan” diye bakmak, doğru bir bakış açısı değildi, tuhafıma gitti. Zira kadın, “da”sız insandı. Erkeğin yaşamına ortak olmuş bir asalak değil, kendi yaşamının öznesiydi o.

Tuhafıma gitti bu konuşmalar. Anlatmaya çalıştım, ama beceremedim.

Bir soru sordum: “Eşinizi en son ne zaman dışarı çıkarttınız, ne zaman gezdirdiniz, söyler misiniz?”

Herkes kendince cevap vermeye çalıştı ama kimse “Ne demek eşinizi gezdirdiniz mi, kardeşim? O kedi mi, fino mu da dışarı çıkartalım da gezdirelim, bu nasıl soru böyle?” demedi. Diyemedi…

Günümüz evliklerinin temel problemi işte bu: “Aynileşme”!

Eşin, eşini bir süre sonra ‘kendi gibi değil, kendisinin gibi’ görmeye başlamasıdır aynileşme problemi. Kendisinin gördüğü eşine “iyilik” yapmak için “biraz dışarıda gezdirilmeye ihtiyacının olduğunu” düşünme basitliğine düşmedir ülkemiz evliklerinin iç acınası durumu.

Kafeteryada oturmuştum bir gün… Yan masaya orta yaşlarda bir çift geldi. Garson sipariş almak için “Ne arzu edersiniz?” diye sordu.

Kadın, adamın gözüne baktı. Adam da elindeki listeye… “Ne istersin?” diye sordu karısına. Kadın, “Bilmem, Sen söyle…” dedi.

Bu, görünürde “Ne kadar uyumlu bir çift” gibi gelse de kendi damak tadını bir kenara iten, eşi kendisine hangi damak tadını sunarsa onu kabul edeceğim diyen bir “aynileşme” problemi idi hâlbuki…

“Zaman geçtikçe ister istemez eşler birbirine benziyor” demeyin sakın. Zira birbirine dönüştükçe eşler, o evlilik evlilik olmaktan çıkar…

Evliliğin kalitesi, eşler birbirine benzedikçe değil, kendi gibi kaldıkça olur…

Bir fizik hocasına “Kıyamet ne zaman kopar?” diye sordum.

“Enerji düzeyleri farklılığını kaybettiğinde.” diye cevap verdi. “Bunun adına Entropik Kıyamet” denilir diye ilave etti.

“Evrende enerji düzeyleri eksi ile artı arasında aktığı sürece dünya dönmeye devam edecek... Rüzgâr esecek, gök gürleyecek… Zıtlar arası enerji akımıdır canlılığı koruyan. Ne zaman ki bütün enerji düzeyleri aynı olursa, fizik kanunlarına göre kıyamet işte o zaman kopar.” dedi.

Her evliliğin bir kıyameti vardır, o kıyamet, eşler arasındaki elektriğin kesilmesidir.

Eşler birbirine benzedikçe konuşacak konu kalmaz. Düşünce üretilmez…

Eş eşten elektrik alamaz…

Göz göze baksa kalbi pır pır atmaz…

Eli eline dokunsa heyecan duyamaz…

Aynı kendi eline dokunuyor gibi olur…

Hâlbuki dokunduğu el karşı cinsiyetten birisinin elidir… Ama aynileştikçe insanlar, cinsiyetler arasındaki elektrik farklılığı kalmaz… Erkek kendi eline dokunur gibi hisseder karısının eline dokunduğunda… Kadın, kendi eline dokunulmasından ürpermez, heyecan duymaz… Hisler, duygular farklılığını yitirmiş, aynileşmişse evliliğin kıyameti yakındır…

Eşler birbirlerine bir iyilik yapmak istiyorlarsa, eşini kendine benzetmek yerine, kendi gibi kalabilmesine çaba harcamalıdır...

Cok guzel bir yazi eger caba sarfetmeyi eslerden iki tarafta birakirsa evlilik yurumez ozellikle kadinlar evliligi canli tutmaya calissinlar
 

Vuslatt

New member
Bir dost meclisinde sohbet ediyorduk… Laf döndü dolaştı, aile içi iletişime geldi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu: “Günümüzde eşler eşlerini ihmal ediyor… Çocuklar ihmal edilmiş eşlerin hırçınlıkları içinde yetişiyor…”

“Çoluk çocukla uğraşacağım derken, dev bir yük biniyor kadınların sırtlarına.” dedi bir akademisyen arkadaşım.

“Kadın da insan. Onun da nefes almaya, çıkıp gezmeye ihtiyacı var.” dedi bir diğeri.

“Kadın ‘da’ insan” diye bakmak, doğru bir bakış açısı değildi, tuhafıma gitti. Zira kadın, “da”sız insandı. Erkeğin yaşamına ortak olmuş bir asalak değil, kendi yaşamının öznesiydi o.

Tuhafıma gitti bu konuşmalar. Anlatmaya çalıştım, ama beceremedim.

Bir soru sordum: “Eşinizi en son ne zaman dışarı çıkarttınız, ne zaman gezdirdiniz, söyler misiniz?”

Herkes kendince cevap vermeye çalıştı ama kimse “Ne demek eşinizi gezdirdiniz mi, kardeşim? O kedi mi, fino mu da dışarı çıkartalım da gezdirelim, bu nasıl soru böyle?” demedi. Diyemedi…

Günümüz evliklerinin temel problemi işte bu: “Aynileşme”!

Eşin, eşini bir süre sonra ‘kendi gibi değil, kendisinin gibi’ görmeye başlamasıdır aynileşme problemi. Kendisinin gördüğü eşine “iyilik” yapmak için “biraz dışarıda gezdirilmeye ihtiyacının olduğunu” düşünme basitliğine düşmedir ülkemiz evliklerinin iç acınası durumu.

Kafeteryada oturmuştum bir gün… Yan masaya orta yaşlarda bir çift geldi. Garson sipariş almak için “Ne arzu edersiniz?” diye sordu.

Kadın, adamın gözüne baktı. Adam da elindeki listeye… “Ne istersin?” diye sordu karısına. Kadın, “Bilmem, Sen söyle…” dedi.

Bu, görünürde “Ne kadar uyumlu bir çift” gibi gelse de kendi damak tadını bir kenara iten, eşi kendisine hangi damak tadını sunarsa onu kabul edeceğim diyen bir “aynileşme” problemi idi hâlbuki…

“Zaman geçtikçe ister istemez eşler birbirine benziyor” demeyin sakın. Zira birbirine dönüştükçe eşler, o evlilik evlilik olmaktan çıkar…

Evliliğin kalitesi, eşler birbirine benzedikçe değil, kendi gibi kaldıkça olur…

Bir fizik hocasına “Kıyamet ne zaman kopar?” diye sordum.

“Enerji düzeyleri farklılığını kaybettiğinde.” diye cevap verdi. “Bunun adına Entropik Kıyamet” denilir diye ilave etti.

“Evrende enerji düzeyleri eksi ile artı arasında aktığı sürece dünya dönmeye devam edecek... Rüzgâr esecek, gök gürleyecek… Zıtlar arası enerji akımıdır canlılığı koruyan. Ne zaman ki bütün enerji düzeyleri aynı olursa, fizik kanunlarına göre kıyamet işte o zaman kopar.” dedi.

Her evliliğin bir kıyameti vardır, o kıyamet, eşler arasındaki elektriğin kesilmesidir.

Eşler birbirine benzedikçe konuşacak konu kalmaz. Düşünce üretilmez…

Eş eşten elektrik alamaz…

Göz göze baksa kalbi pır pır atmaz…

Eli eline dokunsa heyecan duyamaz…

Aynı kendi eline dokunuyor gibi olur…

Hâlbuki dokunduğu el karşı cinsiyetten birisinin elidir… Ama aynileştikçe insanlar, cinsiyetler arasındaki elektrik farklılığı kalmaz… Erkek kendi eline dokunur gibi hisseder karısının eline dokunduğunda… Kadın, kendi eline dokunulmasından ürpermez, heyecan duymaz… Hisler, duygular farklılığını yitirmiş, aynileşmişse evliliğin kıyameti yakındır…

Eşler birbirlerine bir iyilik yapmak istiyorlarsa, eşini kendine benzetmek yerine, kendi gibi kalabilmesine çaba harcamalıdır...
aynen katılıyorum bizde ki kıyamet koptu ama sessizce kopuyor. Şu an bu hislerin hepsini yaşıyorum heyecan his kalmamiş :( oysa ŞU Ne eşime göre biz yeniden başladık iyiyiz aile terapistini kabuk etmişti simdi ise gidelim dedim verdiği cevap şu birbirimizi tam tanıyalım bi 2 3 yıl geçsin olmazssa o zmn gideriz onca sorun yaşadık duygular hisler yıprandı kayboldu bende sıfıra indi eşim de ona yakın bir sey. Oysa söz vermişti şimdi ise ertwliyor önemsiz görüyor gereksiz görüyor. :( bu duruma söyleyecek sözüm kalmıyor sadece içten içe üzülüyorum ağlamıyorum bile sadece derinde acı hissediyorum sonra ben neden takıyorum boşver deyip geçiyorum kendi işlerime vazifelerimi yapıyorum yemek işler vs. Bakalım nereye kadar yada nerde dur diyebilecez herhaldı üzerine çocuklar da eklenir sonra aile oluşması için gideriz çareler ararız :(
 
Evliliklerde o kadar çok problemler varki elektiriğe aynileşmeye gelene kadar akşam olur ilk zamanlar bize kendini melek gibi tanıtan adamlar evlilikten sonra adeta birer şeytana dönüşüyor onları düzeltmek evin çocuğun yükünü omuzlamakta bize kalıyor birde çocukluktan bu yana yaşadığım bi dolu travmatik olay üzerine eklenince öyle yorgun ve bitkinimki
 
Üst