Icindeki çocuğu teselli nasıl olur?

baharibeklerken

New member
Merhaba sevgili arkadaşlar.
Kendini onarım la ilgili burdan çok güzel şeyler öğrendim olumlu katkılarını kendimde görebiliyorum. Uygulayan arkadaşların detaylı örneklendirmeleri ile, Adem hocamızın anlattıklarını daha rahat uygulama ve nasıl olması gerektiğini öğrenme fırsatı buldum. Bu vesileyle birkez daha teşekkür ediyorum hocamıza ve katkısı emeği olan herkese.
Kendini bir insana bırakmayı, bir bebeğin emeklemesi, sonra adım adım yürümesi gibi yavaş yavaş öğreniyorum. Önüme çıkan ic dirençleri farkedip aşmam zaman alıyor. Yalıtıma (aslında yalıtım denemeyecek kadar farklı olmuş benimki ) girmek süreci hizlandirsa da alacak daha çok yolum olduğunu görebiliyorum. Bir fırsat bulup tekrar denemeyi de istiyorum. Lakin henüz tam cevabını bulamadigim bazi şeyler var, bu konuda görüşlerinize ihtiyacım var. Özellikle terapi alma fırsatı bulan veya kendini onarmayı basarabilmis arkadaşların bilgi ve fikirleri kıymetli .

Kendini bırakmak isterken engel olan duygumuzu gördük, icsesimizi duyduk. anlamlandirmayı da yaptık, örneğin değersizlik hissi, yetersizlik hissi vb. Çocukluktaki o aniya gittik. O anı tekrar yaşadık, acıyı tekrar hissettik ( geçmişin yasını tutmak burasi oluyor galiba ). Işte bu aşamadan sonrası nasıl olacak. O anın etiketini zihnimizde ne olarak, nasıl degistirecegiz. Veya içimizdeki çocuğa nasıl yaklaşacak, ne diyeceğiz.
Anlamlandirmadan sonra uzman desteğine en çok burda mı ihtiyaç duyulur.
Siz bu tür olayı anlattığınızda terapistin veya hocamızın yaklaşımı nasıl oldu, nasıl teselli oldunuz veya içinizdeki çocuk nasil ikna oldu . Bu kısma geldiğimde tıkanıyorum. Kendimce teselli cümleleri kursam da, içimdeki çocuğu hayal edip sarilsamda eksik birseyler olduğunu hissediyorum.
Cevaplar için şimdiden teşekkürler.
 

Zeliss

New member
Merhabalar
Süreç hakkında doğru bilgilenmişsiniz hakikaten maşallah. Anlattıklarınız harika...ben adem hocayla onarım sürecini yaşadım. Aslında bende onarım sürecini kendi yönlendiren arkadaşların sürelerini merak ediyordum. Paylasımınız isabet oldu benim için.
Bı süreçte deneyipleyip idrak ettiğim bir çok şey var elbet ama ilk sırada şu var ki;bilmek ve Hissetmek arasındaki etki farkı. Yani ben adem hocadan önce bildiğim bir çok konunun ,anladığımı dusundugum şeylerin hiçbirini hissetmemişim. Yalıtım sürecindeki egzersizler ve hocamın farkettirip yoğunlaştırması ile oldu. Kendi yalıtımlarını sürdüren arkadaşların bunu nasıl sağladığı nokta en merak ettiğim aslında..
Kendi adıma sorunuza verebileceğim cevaplardan önce şu ayrıntıyı da sormama müsade eserseniz; egzersizleri biliyorsunuz ve bu egzersizleri hergun düzenli uygulayabildiniz mı? Ve ne zaman bıraktınız ya da bıraktınız mı?
 

Nuray19

New member
Merhaba sevgili arkadaşlar.
Kendini onarım la ilgili burdan çok güzel şeyler öğrendim olumlu katkılarını kendimde görebiliyorum. Uygulayan arkadaşların detaylı örneklendirmeleri ile, Adem hocamızın anlattıklarını daha rahat uygulama ve nasıl olması gerektiğini öğrenme fırsatı buldum. Bu vesileyle birkez daha teşekkür ediyorum hocamıza ve katkısı emeği olan herkese.
Kendini bir insana bırakmayı, bir bebeğin emeklemesi, sonra adım adım yürümesi gibi yavaş yavaş öğreniyorum. Önüme çıkan ic dirençleri farkedip aşmam zaman alıyor. Yalıtıma (aslında yalıtım denemeyecek kadar farklı olmuş benimki ) girmek süreci hizlandirsa da alacak daha çok yolum olduğunu görebiliyorum. Bir fırsat bulup tekrar denemeyi de istiyorum. Lakin henüz tam cevabını bulamadigim bazi şeyler var, bu konuda görüşlerinize ihtiyacım var. Özellikle terapi alma fırsatı bulan veya kendini onarmayı basarabilmis arkadaşların bilgi ve fikirleri kıymetli .

Kendini bırakmak isterken engel olan duygumuzu gördük, icsesimizi duyduk. anlamlandirmayı da yaptık, örneğin değersizlik hissi, yetersizlik hissi vb. Çocukluktaki o aniya gittik. O anı tekrar yaşadık, acıyı tekrar hissettik ( geçmişin yasını tutmak burasi oluyor galiba ). Işte bu aşamadan sonrası nasıl olacak. O anın etiketini zihnimizde ne olarak, nasıl degistirecegiz. Veya içimizdeki çocuğa nasıl yaklaşacak, ne diyeceğiz.
Anlamlandirmadan sonra uzman desteğine en çok burda mı ihtiyaç duyulur.
Siz bu tür olayı anlattığınızda terapistin veya hocamızın yaklaşımı nasıl oldu, nasıl teselli oldunuz veya içinizdeki çocuk nasil ikna oldu . Bu kısma geldiğimde tıkanıyorum. Kendimce teselli cümleleri kursam da, içimdeki çocuğu hayal edip sarilsamda eksik birseyler olduğunu hissediyorum.
Cevaplar için şimdiden teşekkürler.

Bu konu için kendi adıma teşekkür ederim@baharibeklerken , bende burdan okuduklarımla bazı şeyleri farketmeye başladım.sığınma hissini kizimdan deneyimleyerek öğrendim ve kötü hissettiğim anlarda "hmmm evet şuanda bu durum bana şu duyguyu hissettiriyor , küçükken kendimi şu durum ya da soz karşısında böyle hissetmistim" diyorum gereksiz patlamalarim ofkem hep eşime karşı oluyor önceden en ufak şeyi çok buyuturdum ucu çok başka noktalara giderdi şimdi ofkemi ya da alinganligimi adlandirabiliyorum ve sonrasında bı sure sessiz kalıp ya da yatarak ofkemi yenmeye çalışıyorum sonrasında gidip eşimden özür diliyorum ve bu davranışı neden yaptigimi ne hissettigimi anlatıyorum ve ona sığınıyorum bu esnada kendimi bı çocuğun babasına siginmasi ondan teselli ve kuvvet bulması gibi hissediyorum sizde bu şekilde misiniz ben dogru yoldamiyim acaba
 

baharibeklerken

New member
Merhabalar
Süreç hakkında doğru bilgilenmişsiniz hakikaten maşallah. Anlattıklarınız harika...ben adem hocayla onarım sürecini yaşadım. Aslında bende onarım sürecini kendi yönlendiren arkadaşların sürelerini merak ediyordum. Paylasımınız isabet oldu benim için.
Bı süreçte deneyipleyip idrak ettiğim bir çok şey var elbet ama ilk sırada şu var ki;bilmek ve Hissetmek arasındaki etki farkı. Yani ben adem hocadan önce bildiğim bir çok konunun ,anladığımı dusundugum şeylerin hiçbirini hissetmemişim. Yalıtım sürecindeki egzersizler ve hocamın farkettirip yoğunlaştırması ile oldu. Kendi yalıtımlarını sürdüren arkadaşların bunu nasıl sağladığı nokta en merak ettiğim aslında..
Kendi adıma sorunuza verebileceğim cevaplardan önce şu ayrıntıyı da sormama müsade eserseniz; egzersizleri biliyorsunuz ve bu egzersizleri hergun düzenli uygulayabildiniz mı? Ve ne zaman bıraktınız ya da bıraktınız mı?
Önemli bir konuya degindiniz.
Bilmek ve hissetmek farkı konusunda benzer düşünüyoruz. Ve her geçen gün bende kuru bilgi olarak bildigim şeyleri aslında bilmedigimi, üstelik o zannin asıl bilmeye de engel olduğunu görüyorum. Zihinsel öğrenme ile edinerek öğrenme farkı bir yönden de bu olsa gerek.
Bir rehber eşliğinde bunu görmek çok daha sağlıklı ve hızlı olacaktır muhakkak. Gecen yıllarda terapi almistim , depresyonuma kaynak teşkil eden bir şey tespit etmişti terapistim. Bana kalsa, bir ömür o şeyin zararlı olduğunu, daha doğrusu bana zarar verdiğini anlayamazdim. Zaten kabullenmem de uzun zaman aldı. Hâlâ bilinçaltım türlü oyunlarla bu tespite itiraz ediyor. Bilme kısmını geçtim, hissetme kısmına yeni yeni geçiş yaptım bu konuda.
Sözün özü, bu konu gerçekten önemli. Rabbim farklı vesilelerle bildiğimizi zannettigimiz şeyleri idrak etmeyi, hakikaten bileyi nasib etsin.
Işın doğrusu egzersizleri uygulamiyorum. Uygulayamiyorum.
Yalıtıma girdim ama çok bilgi eksikliği varmış, egzersizleri bilmiyordum, süreç içinde duydum pedagojiokulu 15. blm u dinledim ama yine de ne olduğunu tam anlayamamistim. Burda [MENTION=3961]Gülbahar Sulu[/MENTION] ve [MENTION=6835]Neşe Şerifoğlu[/MENTION] hanımların detaylı anlatımıyla anladım. Bağsızlaşma egzersizini bir kaç kez denedim. Geçenlerde yaptığım çok etkili oldu. Fakat sonra yapmak istedim, zihnim yine farklı savunmalar çıkardı. O konsantrasyonu tekrar yakalayamadim.
Metronumu dinlerken uyuyakaliyordum . Ilk defa hakiki metronom deneyimini bir hafta süren bir yalıtım yapmıştım, o zaman yaşadım, metronom buymus dedim. Yine kendimi o egzersize birakmaya direnç oluyor, önceden planlı olmadan rastgele yaptığımda daha verimli geçiyor.
 

baharibeklerken

New member
Bu konu için kendi adıma teşekkür ederim@baharibeklerken , bende burdan okuduklarımla bazı şeyleri farketmeye başladım.sığınma hissini kizimdan deneyimleyerek öğrendim ve kötü hissettiğim anlarda "hmmm evet şuanda bu durum bana şu duyguyu hissettiriyor , küçükken kendimi şu durum ya da soz karşısında böyle hissetmistim" diyorum gereksiz patlamalarim ofkem hep eşime karşı oluyor önceden en ufak şeyi çok buyuturdum ucu çok başka noktalara giderdi şimdi ofkemi ya da alinganligimi adlandirabiliyorum ve sonrasında bı sure sessiz kalıp ya da yatarak ofkemi yenmeye çalışıyorum sonrasında gidip eşimden özür diliyorum ve bu davranışı neden yaptigimi ne hissettigimi anlatıyorum ve ona sığınıyorum bu esnada kendimi bı çocuğun babasına siginmasi ondan teselli ve kuvvet bulması gibi hissediyorum sizde bu şekilde misiniz ben dogru yoldamiyim acaba

Ben teşekkür ederim Nurudilara hanım. Son cumleleriniz benim için de yol açıcı oldu. Eşe sığınma konusu bende nasılsın olacağı muamma bir konu çünkü. Neden yaptığımı ve ne hissettiğimi anlattığım oluyordu ama bunun ona sığınma hissiyle olmasını yapamamistim, bende bu gözle yaparım insaAllah.
 
Merhaba sevgili arkadaşlar.
Kendini onarım la ilgili burdan çok güzel şeyler öğrendim olumlu katkılarını kendimde görebiliyorum. Uygulayan arkadaşların detaylı örneklendirmeleri ile, Adem hocamızın anlattıklarını daha rahat uygulama ve nasıl olması gerektiğini öğrenme fırsatı buldum. Bu vesileyle birkez daha teşekkür ediyorum hocamıza ve katkısı emeği olan herkese.
Kendini bir insana bırakmayı, bir bebeğin emeklemesi, sonra adım adım yürümesi gibi yavaş yavaş öğreniyorum. Önüme çıkan ic dirençleri farkedip aşmam zaman alıyor. Yalıtıma (aslında yalıtım denemeyecek kadar farklı olmuş benimki ) girmek süreci hizlandirsa da alacak daha çok yolum olduğunu görebiliyorum. Bir fırsat bulup tekrar denemeyi de istiyorum. Lakin henüz tam cevabını bulamadigim bazi şeyler var, bu konuda görüşlerinize ihtiyacım var. Özellikle terapi alma fırsatı bulan veya kendini onarmayı basarabilmis arkadaşların bilgi ve fikirleri kıymetli .

Kendini bırakmak isterken engel olan duygumuzu gördük, icsesimizi duyduk. anlamlandirmayı da yaptık, örneğin değersizlik hissi, yetersizlik hissi vb. Çocukluktaki o aniya gittik. O anı tekrar yaşadık, acıyı tekrar hissettik ( geçmişin yasını tutmak burasi oluyor galiba ). Işte bu aşamadan sonrası nasıl olacak. O anın etiketini zihnimizde ne olarak, nasıl degistirecegiz. Veya içimizdeki çocuğa nasıl yaklaşacak, ne diyeceğiz.
Anlamlandirmadan sonra uzman desteğine en çok burda mı ihtiyaç duyulur.
Siz bu tür olayı anlattığınızda terapistin veya hocamızın yaklaşımı nasıl oldu, nasıl teselli oldunuz veya içinizdeki çocuk nasil ikna oldu . Bu kısma geldiğimde tıkanıyorum. Kendimce teselli cümleleri kursam da, içimdeki çocuğu hayal edip sarilsamda eksik birseyler olduğunu hissediyorum.
Cevaplar için şimdiden teşekkürler.

merhaba sevgili baharıbeklerken hanım;
Sürece olan sadakatiniz ve yüreğinizle yol almaya çalışmanız beni hep çok etkiliyor, işte insanın varolma çabası, kalitlei bir yaşamda var olma çabası.. Maşallah diyorum çabanıza. Daim olsun.

Bu eksik kalan şeyin o kırılmış incinmiş çocuğu teselli ettikten sonra yerine koymanız gereken bir his olabilir. Yarayı, bağlayan kabuk bir teselli olarak korusa iyileştirse de tam iyilik ancak yeni ve olması gereken gibi bir derinin gelmesiyle olur diye düşünüyorum. Yerine konulacak değerlilik, güven ve sığınma hislerini tam anlamıyla yaşamak bu eksik kalmış hissinizi alabilir belki içinizden, benim dışarıdan yorumum bu şekilde. Güven ve sığınma hisleri için kaygıyı içinizden def etmeye gayret edip; kendinizi öylece teslim etmelisiniz; değerlilik için ise kendi kendinize değer verip sevmelisiniz. oturuşunuzu, bir cümlenizi, bir yemeğinizi kendi kendinize beğenip ve bu hissi gün içinde kendinize yaşatmaya çalışabilirsiniz.

Konu ise çok güzel.. Hepimizin farklo bakış açıları belki de kendi yöntemlerimizle zenginleşir diye umuyorum ve teşekkür ediyorum...

sevgiler.
 

baharibeklerken

New member
merhaba sevgili baharıbeklerken hanım;
Sürece olan sadakatiniz ve yüreğinizle yol almaya çalışmanız beni hep çok etkiliyor, işte insanın varolma çabası, kalitlei bir yaşamda var olma çabası.. Maşallah diyorum çabanıza. Daim olsun.

Bu eksik kalan şeyin o kırılmış incinmiş çocuğu teselli ettikten sonra yerine koymanız gereken bir his olabilir. Yarayı, bağlayan kabuk bir teselli olarak korusa iyileştirse de tam iyilik ancak yeni ve olması gereken gibi bir derinin gelmesiyle olur diye düşünüyorum. Yerine konulacak değerlilik, güven ve sığınma hislerini tam anlamıyla yaşamak bu eksik kalmış hissinizi alabilir belki içinizden, benim dışarıdan yorumum bu şekilde. Güven ve sığınma hisleri için kaygıyı içinizden def etmeye gayret edip; kendinizi öylece teslim etmelisiniz; değerlilik için ise kendi kendinize değer verip sevmelisiniz. oturuşunuzu, bir cümlenizi, bir yemeğinizi kendi kendinize beğenip ve bu hissi gün içinde kendinize yaşatmaya çalışabilirsiniz.

Konu ise çok güzel.. Hepimizin farklo bakış açıları belki de kendi yöntemlerimizle zenginleşir diye umuyorum ve teşekkür ediyorum...

sevgiler.

Teşekkür ederim Gülbahar hanım. Hem cevap verdiğiniz, hem de cesaret veren geribildiriminiz için. Böyle onay cümlelerine ihtiyaç duyma değersizlik hissine götürüyor galiba, az önce [MENTION=1137]Nalan Erdoğmuş[/MENTION] hanımın başka bir konuya verdiği cevaptan öğrendiğime göre. :) . Bir de hangi ihtiyaç hangi hissin habercisi diye bir başlık açmak lazım sanırım. Anlamlandirma yapabilmek daha kolaylasir.

Başlığa katkılar olsa bir çok kişi içinde açılım olabilir dediğiniz gibi. InsaAllah fırsat buldukça katılımlarını umuyorum, bu konuda söyleyecek sözü olan herkesin.

Yara örneğinden yola çıkarak sorumu aşağıda yinelemek isterim.
 

baharibeklerken

New member
Su an kendimde gördüğüm, belki icsel savunma mekanizmamin onarıma direnmesinin de sebebidir bu, Acıyla YÜZLEŞMEK. Bir çok kişinin de kacindigi nokta bu diye düşünüyorum. Adem Güneşi tavsiye ettiğim bir yakınım, daha sonra sorduğumda "sinir oluyorum o adamın dediklerini dinlediğimde " demişti. Çünkü duydukları bugüne kadar yaşadığı ve üstünü bir şekilde örttüğü, kendince çözüm uretip hızla uzaklaşıp duymaz olduğu her acıyı tek tek tekrar duymasına , bulduğu çözümün de işe yaramaz olduğunu görmesine vs sebep oluyordu. Sizin benzetmenizle kabuk açılıyor ve yara tekrar açiga çıkıyordu.

Çocuklukta, gençlikte, yeni evliyken vs. duygusal bir yara aldık. Doğru müdahale etmeyi yani pansuman sargi vb. ( iradi duyarsizlik, savunmasizlik vb mi oluyor acaba ) bilmediğimiz için bir süre o yara ile öylece dolaştık. Önceleri acısını duya duya , sonra yas ilerledikçe duyarsizlik arttikca duymaya duymaya. O yara ama iltihap yaparak, ama mikrop kaparak bir şekilde kapandı. Kimisi çok derindeydi kabuğu sertlesti, nasirlasti. Kimisi çok hassas bir yerdeydi kat kat tabaka tabaka örtüldü. Neticede içte böyle yaralı bereli olsak da , dışta acitmayacak hayatı devam edecek biryol bulduk, bu gunlere geldik . üstü örtülü yaralar. bazisinin üstteki derisi bile sağlıklı olmasa da, bazısı aynı yerden alınan darbelerle tekrar tekrar kanasa da. Sözü çok uzattım, Özür dilerim. Okuyan çoğu kişi kendini görecektir bu hayali ya da manevi yaralı insan tasvirinde. Ben açıkçası halimin bu olduğunu daha net farkediyorum her geçen gün. Ama işte uzaktan gördüğün bir yaralı gibi. Yaklaştıkça netlesiyor, ayrıntılar beliriyor. Açıkçası insan tereddüt ediyor. O içler acisı halime bakmaya, yaklaşmaya, gözümü açmaya Cesaret edemiyorum. Dolayısıyla adımlar minik minik, tereddütlü, bazan geri geri.
Bilsem. Bilsem karşıma çıkan her yarayı nasıl tedavi ederim. Bilmeyince öğrendiğin kadarına cesaret ediyorsun, öğrendikce, yenilerine basliyorsun, ya da acildikca onun tedavisinin nasıl olacağını arayip buluyorsun. Ama her açtığın yara öncekine benzer artık tedavisini bildiğin bir yara mı, yeni bir tür mü bilemeyince korkuyorsun.
En güzeli işinin ehli bir uzman. Evet. Burdan çıkan sonuç bu. Fakat tek tük herşeye de yetisemez belki gerekte yoktur saniyorum. Bizimde ilmini öğrenip yapabileceğimiz şeyler vardır. Bunlar neler bunları detaylandirsak. Asıl büyük, derin ve profesyonellik isteyen yaralara dokunmayalim, zaten fitri savunma sistemimiz, belki bilincaltimiz uzak tutuyor bence.

Yalıtım bu süreç belki de. yaralara ulaşıp, pansuman yapıp, ilaç sürme ve iyileşme mekanizmasının sağlıklı işlemesi için ortamı oluşturma süreci. Ve bence bu teknikleri bilip girmek gerekiyor.
Bahsedilen egzersizler bu teknikler anladığım kadari ile. Şimdi bu uzun belkide gereksiz ( bence gerekli) açıklamanın ışığında sorumu daha net ifade edebilirim.


Açtım, yaranın olduğu yere ulaştım, acının, yaranın farkına vardım. Ilk ne yapmaliyim. Sürecek ilk merhem ne ( sifali söz, telkin ) merak ediyorum. Size sürülen merhemlerden uygun olan örneklerle paylaşabilir misiniz? Şöyle birşey, ilk şunu söyledi, şunu hissettim gibi.

Hani kesiden sonra fıs fıs birşey sıkar ya dr. mikrop bulaşmasın diye. İşi bitene kadar sıkar, sonra o yarayı hizla kapatacak merhemi surer ve sarar . S Iste bizde o ana gidip acıyı duyduk, tekrar o değersizlik, suçluluk, yetersizlik, urkuntuyu hissetmemek için ne diyelim. Sonra devamında ne diyelim kendimize. evgili [MENTION=3961]Gülbahar Sulu[/MENTION] hanım, yukarda bahsettiginiz yerine konacak hisler bu merhem oluyor galiba, doğru mu anladım.

Örnek vermek gerekirse. Babamın daha 6 7 yasimdayken, inatlaşip sofradan kalktığımda beni alıp zorla sofraya oturtuşunu hatırlıyorum. Yere Çivi çakar gibi. Günlerce ağrıyan belimi , oturamayisimi hatırlamıyorum, ablam dediğinde hatırladım, ama kendi anim gibi değil, uzaktan film gibi. o acıyla yüzleşmek hâlâ zor geliyor, duyarsizlastirip önce sonra o ana gitmeye çalışıyorum. Bir kac yıl önce, bel kemigimin doğuştan eğri birlestigini söyleyince dr, sonradan unuttuğum bu olay aklıma geldi. acaba o olayın kalıntısı mı diye düşündüm . Şimdi bebeğimi emzirirken oturamadikca ve omurgaya bağlı gittikçe artan başka sıkıntıları , bunlarin hayatima yansimasini yaşadıkça aklıma geliyor, üzülüyorum. yuzlesip icimde halletmedikce duyarsızca gecistiriyorum . Iste o yüzleşme de kendime ne diyeyim. Bir kez denedim, bu senin suçun değildi, o yaşta bilemezdin, o davranış bu sonucu doğuracak birsey değildi vs vs ama o ağlayan küçük kızı ikna edemedim. Bunun gibi türlü türlü irili ufaklı hadiseler. Herkesin kendine göre can acitan anilari vardir. Hepsini uzmanla anlatmaya zaman yetmez elbet. Bir kaç örnekle ögretiyordur danisilan.
 
Son düzenleme:
Teşekkür ederim Gülbahar hanım. Hem cevap verdiğiniz, hem de cesaret veren geribildiriminiz için. Böyle onay cümlelerine ihtiyaç duyma değersizlik hissine götürüyor galiba, az önce [MENTION=1137]Nalan Erdoğmuş[/MENTION] hanımın başka bir konuya verdiği cevaptan öğrendiğime göre. :) . Bir de hangi ihtiyaç hangi hissin habercisi diye bir başlık açmak lazım sanırım. Anlamlandirma yapabilmek daha kolaylasir.

Başlığa katkılar olsa bir çok kişi içinde açılım olabilir dediğiniz gibi. InsaAllah fırsat buldukça katılımlarını umuyorum, bu konuda söyleyecek sözü olan herkesin.

Yara örneğinden yola çıkarak sorumu aşağıda yinelemek isterim.

merhaba [MENTION=5246]baharibeklerken[/MENTION], süreci kendiniz yönetiyor olmanızdaki kararlılık gerçekten alkışlanası, ben kendimde bu iradeyi görememiştim. Önce size bende maşallah diyeyim. Bir de hangi ihtiyaç hangi hissin habercisi diye bir başlık açmak lazım demişsiniz ama, bu sorunun cevabı öyle zorki, birbiri içine geçmiş duyguların kördüğümünü çözmek gibi. örneğin sıklıkla başvurduğum savunma davranışının altında yatan suçluluk duygusunu çözümlemek, çocukluk travmalarıma inmeden mümkün olmadı benim adıma. Size Adem hocanın son görüşmemizde bana ilettiği uyarıyı söyleyerek bitireyim, "egzersizleri aksatma, hiç bilmediğin bir yerde bir sızıntı gibi girer, bir anda suyun önüne kurduğun barajı yıkacak olursa, içimizdeki irin tekrar üzerimize sarmaya başlar" demişti. onarımın olmazsa olmazı egzersizler aslında.
 

baharibeklerken

New member
merhaba [MENTION=5246]baharibeklerken[/MENTION], süreci kendiniz yönetiyor olmanızdaki kararlılık gerçekten alkışlanası, ben kendimde bu iradeyi görememiştim. Önce size bende maşallah diyeyim. Bir de hangi ihtiyaç hangi hissin habercisi diye bir başlık açmak lazım demişsiniz ama, bu sorunun cevabı öyle zorki, birbiri içine geçmiş duyguların kördüğümünü çözmek gibi. örneğin sıklıkla başvurduğum savunma davranışının altında yatan suçluluk duygusunu çözümlemek, çocukluk travmalarıma inmeden mümkün olmadı benim adıma. Size Adem hocanın son görüşmemizde bana ilettiği uyarıyı söyleyerek bitireyim, "egzersizleri aksatma, hiç bilmediğin bir yerde bir sızıntı gibi girer, bir anda suyun önüne kurduğun barajı yıkacak olursa, içimizdeki irin tekrar üzerimize sarmaya başlar" demişti. onarımın olmazsa olmazı egzersizler aslında.

Teşekkür ederim Nalan hanım. Cevabınız ve düşünceleriniz için.
Dediğiniz gibi duyguları anlamlandirma kismi kisiye özgü olabilir. içe geçmiş bir çok duygu olabiliyor bir olayda bile.
Sorumun cevabı egzersizleri yapmada mı diyorsunuz. [MENTION=11363]Zelalp[/MENTION] hanım da önce yapıp yapmadığımı sormuştu. Yapmadığımı ifade ettigimden mi, musait mi olamadı bilmem yazacak gibi hissettiğim cevabı yazmadi.

Kararlılık mı bilemiyorum ama benim açımdan çaresizlik...
Afrika'da açlıktan kaçıp kamplara göçmeye çalışan insanlar vardı hani. Yürüyerek, açlıktan halsiz ve bitkin, yanında çocukları. Kilometrelerce yolu almak zorunda olan annelerdi kimisi. O yol o bitkinlikle yürünür müydü. Yolda kalanlar olsa da ulaşanlar da olmuştu. Benimki veya benim gibi kendince birşeyler yapmaya çalışanlar da o misal.

Başka yol yok. Bu yol mecbur gidilecek. Iki adımda bir düşsende ayağa kalkmaya mecalin gelince kalkacak, adım atmaya kuvvet bulunca atacak. Bu gidişle bu yol bitmez elbet orası açık. Ama hangi hızla gidiş olsa yine bitmez. Bu bir fiili dua. Kuldan kapının tokmagina dokunuş. Verecek olan da , sonunda menzili erdirecek olan da Mevla.

Çünkü fıtratını özünü bulma çabası bu. Allahın koyduğu programın bozukluğunu giderilip olmasi gerektiği gibi çalışır vaziyete gelmesi duası.

Günah fitratta bir bozulmadir diye bir söz duymuştum hic unutamam. Bildiğim günah kavramının üzerine inip yerle bir etmişti bu kavram. Yıllar içinde bakış açımda güzel bir anahtar oldu.
Fıtrat bozulunca günah işlemek kolaylaşıyor. Günümüz insanı neden bu kadar haramla ic içe, helal neden keyfe kafi gelmiyor, Allahın yarattığı onca güzellik varken biz neden onlardan bihaberiz ve akla ziyan suni güzellikler icad etme pesindeyiz, yalan dolan revaç bulmuş, canı bırakın bir igneyi güvenip emanet edecek insan neden bulamaz olmuşuz,...... Müslüman dediğimiz dinimiz başka emrederken biz neden uzak yaşar olmuşuz.... uzayan sorular sorular. Fıtrat bozulunca hepsi oluyormuş. Ashabı kiramin Ahir Zamanı tarif eden Efendimiz (SAV) e her anlatista hayret ve Dehşet içinde bu da mı olacak ya Rasûlullah dedigi herşeyi biz yaşıyoruz. Düşününce akıl almıyor ama Vicdanın evet demedigi nice günahları isliyoruz da.
Bunların hemen hepsi biryerde birleşiyor; Fıtratın bozulması. Bizden önceki nesillerin günahı fitratlarini bozdukca ve tevbe ile duzeltmeyince birikerek bize kadar geldi. Biz de bile bile devam ettirirsek aynı hatayi iyice büyüyecek. Onlarin yapmadığını da kendi tevbemizi de yapmaya çalışıyoruz.
Niyet bu olunca mecburen ilerlemek zorunda hissediyor insan kendini. Ve arkasında yardımcı Allah olduğunu bilince, yerinde durmak bile o kadar uzmuyor. Zira niyet ve çaba halisse, O zaten halini biliyor, ve bunca şeyden bir muradı var demekki diye teselli buluyor gönül .
Rabbim tüm bu yolun yolcusu olmaya azmetmislerin yolunu açsın insaAllah.
Egzersizler mühim.
Yine de egzersizleri yaptıktan sonra bu sorunun cevabını merak edeceğim gibi geliyor.
 

Nuray19

New member
Teşekkür ederim Nalan hanım. Cevabınız ve düşünceleriniz için.
Dediğiniz gibi duyguları anlamlandirma kismi kisiye özgü olabilir. içe geçmiş bir çok duygu olabiliyor bir olayda bile.
Sorumun cevabı egzersizleri yapmada mı diyorsunuz. [MENTION=11363]Zelalp[/MENTION] hanım da önce yapıp yapmadığımı sormuştu. Yapmadığımı ifade ettigimden mi, musait mi olamadı bilmem yazacak gibi hissettiğim cevabı yazmadi.

Kararlılık mı bilemiyorum ama benim açımdan çaresizlik...
Afrika'da açlıktan kaçıp kamplara göçmeye çalışan insanlar vardı hani. Yürüyerek, açlıktan halsiz ve bitkin, yanında çocukları. Kilometrelerce yolu almak zorunda olan annelerdi kimisi. O yol o bitkinlikle yürünür müydü. Yolda kalanlar olsa da ulaşanlar da olmuştu. Benimki veya benim gibi kendince birşeyler yapmaya çalışanlar da o misal.

Başka yol yok. Bu yol mecbur gidilecek. Iki adımda bir düşsende ayağa kalkmaya mecalin gelince kalkacak, adım atmaya kuvvet bulunca atacak. Bu gidişle bu yol bitmez elbet orası açık. Ama hangi hızla gidiş olsa yine bitmez. Bu bir fiili dua. Kuldan kapının tokmagina dokunuş. Verecek olan da , sonunda menzili erdirecek olan da Mevla.

Çünkü fıtratını özünü bulma çabası bu. Allahın koyduğu programın bozukluğunu giderilip olmasi gerektiği gibi çalışır vaziyete gelmesi duası.

Günah fitratta bir bozulmadir diye bir söz duymuştum hic unutamam. Bildiğim günah kavramının üzerine inip yerle bir etmişti bu kavram. Yıllar içinde bakış açımda güzel bir anahtar oldu.
Fıtrat bozulunca günah işlemek kolaylaşıyor. Günümüz insanı neden bu kadar haramla ic içe, helal neden keyfe kafi gelmiyor, Allahın yarattığı onca güzellik varken biz neden onlardan bihaberiz ve akla ziyan suni güzellikler icad etme pesindeyiz, yalan dolan revaç bulmuş, canı bırakın bir igneyi güvenip emanet edecek insan neden bulamaz olmuşuz,...... Müslüman dediğimiz dinimiz başka emrederken biz neden uzak yaşar olmuşuz.... uzayan sorular sorular. Fıtrat bozulunca hepsi oluyormuş. Ashabı kiramin Ahir Zamanı tarif eden Efendimiz (SAV) e her anlatista hayret ve Dehşet içinde bu da mı olacak ya Rasûlullah dedigi herşeyi biz yaşıyoruz. Düşününce akıl almıyor ama Vicdanın evet demedigi nice günahları isliyoruz da.
Bunların hemen hepsi biryerde birleşiyor; Fıtratın bozulması. Bizden önceki nesillerin günahı fitratlarini bozdukca ve tevbe ile duzeltmeyince birikerek bize kadar geldi. Biz de bile bile devam ettirirsek aynı hatayi iyice büyüyecek. Onlarin yapmadığını da kendi tevbemizi de yapmaya çalışıyoruz.
Niyet bu olunca mecburen ilerlemek zorunda hissediyor insan kendini. Ve arkasında yardımcı Allah olduğunu bilince, yerinde durmak bile o kadar uzmuyor. Zira niyet ve çaba halisse, O zaten halini biliyor, ve bunca şeyden bir muradı var demekki diye teselli buluyor gönül .
Rabbim tüm bu yolun yolcusu olmaya azmetmislerin yolunu açsın insaAllah.
Egzersizler mühim.
Yine de egzersizleri yaptıktan sonra bu sorunun cevabını merak edeceğim gibi geliyor.

Ne güzel ifade etmissiniz, hergun hergun hem kendi icime hem eşime anlatmaya cabaladigim kendi cevabimi bı turlu bulamadığım hislerime kapı açtınız teşekkür ederim.. evet anladım ki bozulan fitratimi yeniden inşa etmek için sürekli yalitim onarım vs düşünür oldum, fitratimin bozuldugunun farkına vardigim için bı sizi içinde bı o yana bir bu yana tabiri caizse ruhum bı divaneye döndü arıyorum hakikati arıyorum... Ben aslında böyle değildim ben iyiydim aynen kizim gibi masumdum yaratılıştan temiz yaratilmistim ne oldu da bu hale geldim.. fitratimdan uzaklaştıkça ne kadar göze güzel görünse de herşey içimde dinmek bilmeyen bir firtina esip duruyor, bu bir yangın bu bir kaos.. kimimizin galip gelip kazandigi, kimimizin farkında olup yenmeye çalıştığı kimimizinse hiç anlamadan tükettiği bı omur icinde süregelen bir kaos...bu konu içinde tecrubelerim yok maalesef sizinle paylasabilecegim ama sadece bende sizin gibi kendimi arıyorum belki bu size yalnız olmadığınızı hissettirir...
 

Merve1987

New member
Teşekkür ederim Nalan hanım. Cevabınız ve düşünceleriniz için.
Dediğiniz gibi duyguları anlamlandirma kismi kisiye özgü olabilir. içe geçmiş bir çok duygu olabiliyor bir olayda bile.
Sorumun cevabı egzersizleri yapmada mı diyorsunuz. [MENTION=11363]Zelalp[/MENTION] hanım da önce yapıp yapmadığımı sormuştu. Yapmadığımı ifade ettigimden mi, musait mi olamadı bilmem yazacak gibi hissettiğim cevabı yazmadi.

Kararlılık mı bilemiyorum ama benim açımdan çaresizlik...
Afrika'da açlıktan kaçıp kamplara göçmeye çalışan insanlar vardı hani. Yürüyerek, açlıktan halsiz ve bitkin, yanında çocukları. Kilometrelerce yolu almak zorunda olan annelerdi kimisi. O yol o bitkinlikle yürünür müydü. Yolda kalanlar olsa da ulaşanlar da olmuştu. Benimki veya benim gibi kendince birşeyler yapmaya çalışanlar da o misal.

Başka yol yok. Bu yol mecbur gidilecek. Iki adımda bir düşsende ayağa kalkmaya mecalin gelince kalkacak, adım atmaya kuvvet bulunca atacak. Bu gidişle bu yol bitmez elbet orası açık. Ama hangi hızla gidiş olsa yine bitmez. Bu bir fiili dua. Kuldan kapının tokmagina dokunuş. Verecek olan da , sonunda menzili erdirecek olan da Mevla.

Çünkü fıtratını özünü bulma çabası bu. Allahın koyduğu programın bozukluğunu giderilip olmasi gerektiği gibi çalışır vaziyete gelmesi duası.

Günah fitratta bir bozulmadir diye bir söz duymuştum hic unutamam. Bildiğim günah kavramının üzerine inip yerle bir etmişti bu kavram. Yıllar içinde bakış açımda güzel bir anahtar oldu.
Fıtrat bozulunca günah işlemek kolaylaşıyor. Günümüz insanı neden bu kadar haramla ic içe, helal neden keyfe kafi gelmiyor, Allahın yarattığı onca güzellik varken biz neden onlardan bihaberiz ve akla ziyan suni güzellikler icad etme pesindeyiz, yalan dolan revaç bulmuş, canı bırakın bir igneyi güvenip emanet edecek insan neden bulamaz olmuşuz,...... Müslüman dediğimiz dinimiz başka emrederken biz neden uzak yaşar olmuşuz.... uzayan sorular sorular. Fıtrat bozulunca hepsi oluyormuş. Ashabı kiramin Ahir Zamanı tarif eden Efendimiz (SAV) e her anlatista hayret ve Dehşet içinde bu da mı olacak ya Rasûlullah dedigi herşeyi biz yaşıyoruz. Düşününce akıl almıyor ama Vicdanın evet demedigi nice günahları isliyoruz da.
Bunların hemen hepsi biryerde birleşiyor; Fıtratın bozulması. Bizden önceki nesillerin günahı fitratlarini bozdukca ve tevbe ile duzeltmeyince birikerek bize kadar geldi. Biz de bile bile devam ettirirsek aynı hatayi iyice büyüyecek. Onlarin yapmadığını da kendi tevbemizi de yapmaya çalışıyoruz.
Niyet bu olunca mecburen ilerlemek zorunda hissediyor insan kendini. Ve arkasında yardımcı Allah olduğunu bilince, yerinde durmak bile o kadar uzmuyor. Zira niyet ve çaba halisse, O zaten halini biliyor, ve bunca şeyden bir muradı var demekki diye teselli buluyor gönül .
Rabbim tüm bu yolun yolcusu olmaya azmetmislerin yolunu açsın insaAllah.
Egzersizler mühim.
Yine de egzersizleri yaptıktan sonra bu sorunun cevabını merak edeceğim gibi geliyor.

Merhaba baharibeklerken çoooook derin düșünüyorsunuz bir yandan hayranlik duydum ama bir yandan da biraz ürktüm. Belki de eski beni gördüm. Çünkü zamaninda Ben de derin ( Sizinki kadar olmasa da) düşündüğüm için biraz cektim bezdim yoruldum anlasilamadim Bilemiyorum. Yazdiklariniz beni gecmisime götürdü. Cabalarinizin Insallah çok guzel meyvelerini alırsınız.

Bazen acaba Ben de biraz diger insanlar gibi yuzeysel dusunsem daha mı mutlu olurdum dıye düșünüyorum.konuyu dagitmak istemem ama bunu da sormus olayim hayatı biraz fazla mi ciddiye alıyoruz acaba? Yani içine derinlesmeden kasıt bu mu?
 
Son düzenleme:

Zeliss

New member
selamlar
hakkınızı helal edin.evet cevap yazmadım. cunku sorunuzun cevabını dusunuyorum aslında...nerede,nasıl iyilesmeye basladıgımı dusunuyorum.nasıl yazacagımı dusunuyordum. cunku konuyu önemsiyorum. telefondan ,cocuklardan arada derede kalan zamanda yazmak istemedim ama genis zamanda kolay bulunmuyor:)
konu benimde daha onceden dusundugum, kendi basdddına bu surec nasıl olur acaba diye tasarladıgım pekte icinden cıkamadıgım bir surec oldugundan konuyu ve yorumları önemsiyorum gercekten.
Sorunuzda gecmisin yasını tuttuk ve sonrasında bu anıyı nasıl degisticegiz demissiniz ya? ben kendi surecimden bahsedeyim ,belki isinize yarar.
normal sartlar altında gayet ortalama ustu bir cocukluk yasadım. ortalama derken( dovulmedim,sovulmedim) yalıtım surecinde hatırladıgım ve adem hocayla paylastıgım hic bir anım yeni degildi. hic birine sasırmadım zaten. birkac anı,degersizlik hisi hissettiren,sucluluk hissi,ailemi memnun etmek adına aklımdan gecenleri soyleyememis,kapıları hic zorlamamıs bir ben iste...zaten billdigim seylerdi. cocuklugum deyince hatırladıklarım. hissi hissetme egzersiziyle birlikte (hani bu kalbin kıpırtısını duymaya calıstıgımız egzersiz) kabugun altında kanayan canlı bir sey buldum ben.gercekten hareket eden,benden olan,benim olan bir sey.bu hisle birlikte iki hafta boyunca bu bildigim anılarım kahır oldu bana. gun icinde cocuklarla oynarken bile tutamamdım kendimi,herseye yasardı gözüm.
32 senelik anılarımı 32 yasındaki pedagojık farkındalıgı olan bir annenin mantıgı,bilgisi ama 7 ,8 yaslarındaki 'ben'in duygusallıgı ile yasayınca allak bullak oldu hersey. kabul etmek istemedim. adem hocaya arayıp sunu dedigimi hatırlıyorum; bu iki,üc kıytırık anı benim kendimi ,bu icimdeki cocugu unutup gitmeme,bu yasıma kadar onunla birlikte buyuyememe engel olmus olamaz. travmalı cocukluk yasamıs birinde evet,dovulmus,siddet gormus birinde evet ama bende degil.bu anılar, bu an'lar bana bunu yapmıs olamaz demistim. adem hoca tamda boyle zeliha demisti:( 2 haftam kendi cocuklugum ile birlikte cocukluguma aglamakla gecti. her sabah ve her aksam yeniden hayalimde canlanan cocuklugumla agladık halimize. ve sonra aglamaz oldum. bu sefer farkettigim cocuklugumla birlikte yasamaya basladık. adem hocaya ;sizofren oluyorum galiba,gercekten kendimle birlikte yasıyorum ben dedim.zaten asıl kendilik bu imiş ki:) uzmanların bahsettigi,kendine guven,kendilik,dogal ebevynlik gibi kavramlardaki KENDİ olmak buymus zaten.ve 32 sene boyunca daha dogrusu kac yaslarımda bıraktım kendimin elini bilmiyorum 7,8 galiba..o yastan beri ayrıymısım kendimden ben.

tabiki sadece kendini bulmak yetmiyor. 30 senedir alısık oldugum bir savunma mekanizmam,bilincaltım var. olaylara verdigim kalıplasmıs tepkilerim var.oyle kolay degismiyor. zaten egzersiz bu noktada cok önemli.gün icinde yasadıgım daralmalar,patlamalar oldugunda bir egzersiz vardı. elinizi kalbinize koyup kısa kısa nefesler alıp,ic yangınını sondurme hareketi gibi..bu anları yasa,bu daralmanın tadını ,keyfini cıkar ve sonunda gulumseyerek,hersey iyi olacak diye dusunerek bu ruh halinden cık demisti. ilk baslarda bu anlardan keyif almak hic kolay degildi ve alamadımda. icim kor gibi yanarken daralma anlarımda keyif almak zordu. sadece bir odev gibi yaptım adem hocanın dediklerini.her defasında kalbımı teskin edip gulerek cıktım ruh halinden..o hafta icinde baska bir boyuta gectim sanki. tam anlamıyla gücsüzlestim. sacma sapan seylerde kendimi gücsüz caresiz hissettim. sıradan olaylarda hıc vermedigim tepkıler verdim.
adem hoca soyle acıklamıstı durumu; yasadıgım daralma ve patlamalara artık eski tepkişerim,i vermeyip kendimi bu egzersizlerle teskin etmeye basladıgım icin bilincaltımın sasırdıgını,aslında bana bir oyun oynadıgını,eksik yanlarım,bugune kadar bana takoz olmus hallerimle beslendigimi ve kendimi bu sekılde beslemeyi bıraktıgım icin sasırdıgını ve bu durumun normal oldugunu soyledi. bunu duymak cok iyi geldi ve benim kırılma ve kendini bırakma zamanım bu galiba. o gunden sonra bilincaltıma onun istedigi kaygı ve ofkeyi vermemek cok kolay oldu:)) bence iyilesmem burada basladı.


sürec uzun malum...yazdıkca yazılır elbet ama.benim kırılmam ve iyilesmeye baslamam burası...ama tabi onarım bitmeyen bir surec...

yalıtımın belirli bir zaman diliminde olup kacacak bir alan bırakmaması ve gece gunduz kendinizi maruz bıraktıgınız egzersizlerle degisim hali bu sureci kolay kılıp sonuclandırıyor bence. o yuzden size egzersizleri sormustum.
ama sunuda soyleyeyim suan adem hocanın bu daralmaların keyfini cıkar dedigi durumu suan cok iyi anladım. hakikaten bu anların tadını cıkartmayı ogrendim. cunku artık neticesinin tatlı olacagını biliyorum. ve bir kazanım olarak degerlendiriyorum.nasıl ki dogum sancılarınıza kotu anlam yuklemeyin ve cocugunuza kavusmak icin birer dalga gibi iyi karsılayın ve agrıları daha az hissedersiniz derler ya. aynen oyle bir durum bu...
 

Jaminee

New member
32 yaşındayım ve içimdeki benin elini kaç yaşında bıraktım bilemiyorum bilmek ve kendimi onarmak istiyirum çocukluğum çok sancılı ağrılı dayaklı eksiklikle geçti film karesi gibi hafizamda gitmiyir yasadiklarim annemin beni neden dovdugunu hatırlamıyorum sadece yaşadığım o anın bende bıraktığı hasarı ve ezikliği duyuyorum babamın ödevlerimi yapmadım diye beni karanlık odaya kapattığın da yasadigim urperti korkuyu duyuyorum annemin saçlarımı yolarken simdi biticek az kaldi diye düşündüğümü hatırlıyorum halâ
Ezik hissediyorum kendimi eşim beni niye seviyor ki diyorum ben bu eve layik değilim ki diyorum kızım icimi titreten kizim onu cok seviyorum
Oyun oynayamiyirum kızımla daralıyorum buradan okuduklarım 'la birseyler öğrenip kendimle barışmaya çalışıyorum kızım o kadar duygulu bir çocuk ki suratın asılsa annecim noldu der öpeyim üzülme der ben o na kiyamazken kendi içimde yasadiklarimi ona nasıl yansıtabilirim nasıl öfkeli olabilirim benim kızım bunu haketmezken ben nasıl ona bağırabilirdim ara ara patlamaları oluyor o an düşüyorum sakın olmalısın lütfen derin nefes al diyorum içimden ama devamı gelmiyor öfkemi kontrol edemiyorum tutamıyorum kendimi yeter diye aslında kendime bağırıyorum kızımla oturup ağlıyorum nolur bende ben in elin i tutayım yardım edin nerden başlayım nasıl başlayım
okuyorum araştırıyorum adem hocamı dinliyorum ama nerden başlayım bilmiyorum
 

baharibeklerken

New member
selamlar
hakkınızı helal edin.evet cevap yazmadım. cunku sorunuzun cevabını dusunuyorum aslında...nerede,nasıl iyilesmeye basladıgımı dusunuyorum.nasıl yazacagımı dusunuyordum. cunku konuyu önemsiyorum. telefondan ,cocuklardan arada derede kalan zamanda yazmak istemedim ama genis zamanda kolay bulunmuyor:)
konu benimde daha onceden dusundugum, kendi basdddına bu surec nasıl olur acaba diye tasarladıgım pekte icinden cıkamadıgım bir surec oldugundan konuyu ve yorumları önemsiyorum gercekten.
Sorunuzda gecmisin yasını tuttuk ve sonrasında bu anıyı nasıl degisticegiz demissiniz ya? ben kendi surecimden bahsedeyim ,belki isinize yarar.
normal sartlar altında gayet ortalama ustu bir cocukluk yasadım. ortalama derken( dovulmedim,sovulmedim) yalıtım surecinde hatırladıgım ve adem hocayla paylastıgım hic bir anım yeni degildi. hic birine sasırmadım zaten. birkac anı,degersizlik hisi hissettiren,sucluluk hissi,ailemi memnun etmek adına aklımdan gecenleri soyleyememis,kapıları hic zorlamamıs bir ben iste...zaten billdigim seylerdi. cocuklugum deyince hatırladıklarım. hissi hissetme egzersiziyle birlikte (hani bu kalbin kıpırtısını duymaya calıstıgımız egzersiz) kabugun altında kanayan canlı bir sey buldum ben.gercekten hareket eden,benden olan,benim olan bir sey.bu hisle birlikte iki hafta boyunca bu bildigim anılarım kahır oldu bana. gun icinde cocuklarla oynarken bile tutamamdım kendimi,herseye yasardı gözüm.
32 senelik anılarımı 32 yasındaki pedagojık farkındalıgı olan bir annenin mantıgı,bilgisi ama 7 ,8 yaslarındaki 'ben'in duygusallıgı ile yasayınca allak bullak oldu hersey. kabul etmek istemedim. adem hocaya arayıp sunu dedigimi hatırlıyorum; bu iki,üc kıytırık anı benim kendimi ,bu icimdeki cocugu unutup gitmeme,bu yasıma kadar onunla birlikte buyuyememe engel olmus olamaz. travmalı cocukluk yasamıs birinde evet,dovulmus,siddet gormus birinde evet ama bende degil.bu anılar, bu an'lar bana bunu yapmıs olamaz demistim. adem hoca tamda boyle zeliha demisti:( 2 haftam kendi cocuklugum ile birlikte cocukluguma aglamakla gecti. her sabah ve her aksam yeniden hayalimde canlanan cocuklugumla agladık halimize. ve sonra aglamaz oldum. bu sefer farkettigim cocuklugumla birlikte yasamaya basladık. adem hocaya ;sizofren oluyorum galiba,gercekten kendimle birlikte yasıyorum ben dedim.zaten asıl kendilik bu imiş ki:) uzmanların bahsettigi,kendine guven,kendilik,dogal ebevynlik gibi kavramlardaki KENDİ olmak buymus zaten.ve 32 sene boyunca daha dogrusu kac yaslarımda bıraktım kendimin elini bilmiyorum 7,8 galiba..o yastan beri ayrıymısım kendimden ben.

tabiki sadece kendini bulmak yetmiyor. 30 senedir alısık oldugum bir savunma mekanizmam,bilincaltım var. olaylara verdigim kalıplasmıs tepkilerim var.oyle kolay degismiyor. zaten egzersiz bu noktada cok önemli.gün icinde yasadıgım daralmalar,patlamalar oldugunda bir egzersiz vardı. elinizi kalbinize koyup kısa kısa nefesler alıp,ic yangınını sondurme hareketi gibi..bu anları yasa,bu daralmanın tadını ,keyfini cıkar ve sonunda gulumseyerek,hersey iyi olacak diye dusunerek bu ruh halinden cık demisti. ilk baslarda bu anlardan keyif almak hic kolay degildi ve alamadımda. icim kor gibi yanarken daralma anlarımda keyif almak zordu. sadece bir odev gibi yaptım adem hocanın dediklerini.her defasında kalbımı teskin edip gulerek cıktım ruh halinden..o hafta icinde baska bir boyuta gectim sanki. tam anlamıyla gücsüzlestim. sacma sapan seylerde kendimi gücsüz caresiz hissettim. sıradan olaylarda hıc vermedigim tepkıler verdim.
adem hoca soyle acıklamıstı durumu; yasadıgım daralma ve patlamalara artık eski tepkişerim,i vermeyip kendimi bu egzersizlerle teskin etmeye basladıgım icin bilincaltımın sasırdıgını,aslında bana bir oyun oynadıgını,eksik yanlarım,bugune kadar bana takoz olmus hallerimle beslendigimi ve kendimi bu sekılde beslemeyi bıraktıgım icin sasırdıgını ve bu durumun normal oldugunu soyledi. bunu duymak cok iyi geldi ve benim kırılma ve kendini bırakma zamanım bu galiba. o gunden sonra bilincaltıma onun istedigi kaygı ve ofkeyi vermemek cok kolay oldu ) bence iyilesmem burada basladı.


sürec uzun malum...yazdıkca yazılır elbet ama.benim kırılmam ve iyilesmeye baslamam burası...ama tabi onarım bitmeyen bir surec...

yalıtımın belirli bir zaman diliminde olup kacacak bir alan bırakmaması ve gece gunduz kendinizi maruz bıraktıgınız egzersizlerle degisim hali bu sureci kolay kılıp sonuclandırıyor bence. o yuzden size egzersizleri sormustum.
ama sunuda soyleyeyim suan adem hocanın bu daralmaların keyfini cıkar dedigi durumu suan cok iyi anladım. hakikaten bu anların tadını cıkartmayı ogrendim. cunku artık neticesinin tatlı olacagını biliyorum. ve bir kazanım olarak degerlendiriyorum.nasıl ki dogum sancılarınıza kotu anlam yuklemeyin ve cocugunuza kavusmak icin birer dalga gibi iyi karsılayın ve agrıları daha az hissedersiniz derler ya. aynen oyle bir durum bu...

Çook çok teşekkür ederim sevgili anne. Vakit ayırıp uzun uzun yazdığınız için.
Benim için güzel açılımlara vesile oldu.
Aradığım tam da bu türden cevaplar. Nedendir bilmem kişisel
hikayeler ve yasanmisliklar daha anlaşılır oluyor benim için. Orda kendimi koyup daha rahat takip edebiliyorum. Ve şu durumda şu tavsiye edildi kısmı net oluyor.
Dediğiniz gibi yalıtım dar zamanlı, sanırım ben o surece girdim ama hâlâ o ilk haftalar ın bunaltisini uzun , zamana yayılmış şekilde yaşıyorum. Dolayısıyla doğruyu bulmak zorlaşıyor. InsaAllah en kısa zamanda fırsatını bulup tamamlarim. Fakat tüm süreçlere hazır olmak daha doğru galiba. Özellikle egzersizleri önceden belli bir pratiklikle yapabilir hale gelip öyle başlamak istiyorum.
Fırsat buldukça başka paylaşacağınız şeyleri beklerim. Uzun yazı istiyor ve fırsat bulmak zor, evet. Dün gece 4 saati bulmayan uyku ile geçirdim, akşam yemeği yetistiremedim uzun yazdıklarımdan dolayı. Sonra pisman oldum, geri sileyim ne yazdiysam diye cok dusundum. 2 saati bulmayan uyku ile yine kaçtı uykum, burda buldum kendimi. :)
Fırsat buldukça arkadaslar yazar ve insaAllah paylaşımlar artar. Burda onarımla ilgili yapılan her paylaşımın düşünen isteyen okuyucular için zenginlestiren bir kaynak olacağını düşünüyorum. Güvenli Bağlanma kitabını hamile iken okumuştum ama bebeğim dogup is uygulamaya gelince tıkanmış, keşke uygulayan varsa iletişim kurabilsem, detaylari ogrensem demiştim. Bu siteden habersizdim. Bura ile tanisinca , bazı şeyleri uygulamak kolaylasti. tecrübe edenlerin tavsiyesi , normalde bu da olurmu diyeceğim bir çok şeyin yapılabilecegini gördüm. InsaAllah onarım yalıtım konuları da başka isteyenler için öyle olur.
 

baharibeklerken

New member
Merhaba baharibeklerken çoooook derin düșünüyorsunuz bir yandan hayranlik duydum ama bir yandan da biraz ürktüm. Belki de eski beni gördüm. Çünkü zamaninda Ben de derin ( Sizinki kadar olmasa da) düşündüğüm için biraz cektim bezdim yoruldum anlasilamadim Bilemiyorum. Yazdiklariniz beni gecmisime götürdü. Cabalarinizin Insallah çok guzel meyvelerini alırsınız.

Bazen acaba Ben de biraz diger insanlar gibi yuzeysel dusunsem daha mı mutlu olurdum dıye düșünüyorum.konuyu dagitmak istemem ama bunu da sormus olayim hayatı biraz fazla mi ciddiye alıyoruz acaba? Yani içine derinlesmeden kasıt bu mu?

Çok haklısınız Merve hanım. Insan çok yoruluyor, kendini yapayalnız hissediyor. Ama inanın o dediğiniz "yüzeysel bakmaya çalışma" biraz da bozdu fitratimı. Son yıllarım öyle olmaya çalışmakla geçti. Fakat fıtratınız o değilse bunu sadece duyarsızlasarak basarabiliyorsunuz. Bu da ne anlama geliyor malum. Kendin olmaktan uzaklasmak. Sonra ne oluyor bana, ben bu değilim demek. Sonra o muydu gerçek ben bu mu yoksa saskinliklari. Şeytanın bu fırsatı değerlendirip nasılda yeis, evham , karamsarlık pompaladigini tahmin edersiniz.
Yaradilisinizda kıl gibi hissedis varsa o hissedişe göre yaşamalı, tüy gibi hissediş varsa ona göre, urgan gibi ise ona göre. Zira dünyada rolünüz ona göre belirlenmiş kaderiniz de, imtihanlariniz da ona göre hazırlanmış. Bundan kaçmak sadece zorlaştırıyor imtihanı kazanmayı. Yeni imtihanlar açıyor başa.

Acı gelse de her kipirtidan hareketlenip durmak, bunca duyarsizligin neticesi şeylere şahit olmak sistem işliyor. Duyarsizlasan her ruh, kendisi gibi duyarlı olanlarin yükünü artırıyor. Kuşun kanadındaki bazı tüyler islanip havaya duyarlılığını yitirse ne olur, diğer tuylerin yük artar, uçmak icin gereken enerji artar.
Bunun gibi, sizin olduğunuzdan daha duyarsız hale gelmeniz, yani bir nevi kendinizi uyuşturmaniz, veya uyutmaniz başka ruhların yükünü artıracak. Ve aynı fıtrat türünde yaratılmış insanların bu kainatta yapacağı kader planinda belirlenmis ortak işi de aksatir. Gün geçmiyor ki vicdanı şiddetle sarsan yeni türden olaylar yasamayalim. Bunlar uykuda olan veya uyusmus vicdanlari harekete gecirmedikce dozaj artıyor. Duyarlılık kazanilmadikça da artacaga benziyor. Baglanamayan çocuk nasıl ki türlü yansıyan problemlerle duyurmaya çalışiyor kendini. Hocamız bir yerde, anne uf yaa demesi hâlâ sizi uyandirmiyorsa... diye ilerde bekleyen problemlere işaret ediyordu. Bunun gibi,
Temeldeki sorunu cozmedikce çözümü başka yerde aramak beyhude. Dönüp dolaşıp gelinecek yer aynı yine.
Tek çare var kendimizi saldigimiz uykudan uyanmak. Acı da gelse yüzleşmek. Hayatta iken bunu yapmazsak ölünce zaten yüzlesecegiz ama düzeltme imkanı olmadan. Bununla ilgili kelebek diye bir film izlemiştim, fırındaki ateş, 11 eylül saldırısı ile başlıyordu. Izlemedi iseniz tavsiye ederim.
 

baharibeklerken

New member
32 yaşındayım ve içimdeki benin elini kaç yaşında bıraktım bilemiyorum bilmek ve kendimi onarmak istiyirum çocukluğum çok sancılı ağrılı dayaklı eksiklikle geçti film karesi gibi hafizamda gitmiyir yasadiklarim annemin beni neden dovdugunu hatırlamıyorum sadece yaşadığım o anın bende bıraktığı hasarı ve ezikliği duyuyorum babamın ödevlerimi yapmadım diye beni karanlık odaya kapattığın da yasadigim urperti korkuyu duyuyorum annemin saçlarımı yolarken simdi biticek az kaldi diye düşündüğümü hatırlıyorum halâ
Ezik hissediyorum kendimi eşim beni niye seviyor ki diyorum ben bu eve layik değilim ki diyorum kızım icimi titreten kizim onu cok seviyorum
Oyun oynayamiyirum kızımla daralıyorum buradan okuduklarım 'la birseyler öğrenip kendimle barışmaya çalışıyorum kızım o kadar duygulu bir çocuk ki suratın asılsa annecim noldu der öpeyim üzülme der ben o na kiyamazken kendi içimde yasadiklarimi ona nasıl yansıtabilirim nasıl öfkeli olabilirim benim kızım bunu haketmezken ben nasıl ona bağırabilirdim ara ara patlamaları oluyor o an düşüyorum sakın olmalısın lütfen derin nefes al diyorum içimden ama devamı gelmiyor öfkemi kontrol edemiyorum tutamıyorum kendimi yeter diye aslında kendime bağırıyorum kızımla oturup ağlıyorum nolur bende ben in elin i tutayım yardım edin nerden başlayım nasıl başlayım
okuyorum araştırıyorum adem hocamı dinliyorum ama nerden başlayım bilmiyorum

Inanarak başlayın sevgili anne.
Inanın.
Yavrunuza öyle davranmak zorunda olmadiginiza, daha iyi olmayı gönülden istediğinize, ve size gönlünüze bunun yanlış olduğunu duyuran Yaradan, gönlünüze o engin sefkati veren er Rahîm minik bir bebek gibi elinizi hiç bırakmadı bırakmayacak. Siz onun rahmet kucagindan inmeye calissanizda O sizi bırakmayacak. Ve hep yanınızda, içinize doğru olanı ilham edecek.
Bize düşen o ilhamı duymamiza engel olan şeyleri temizlemeye çalışmak içimizden , elden geleni yapip da gücümüzü aşan yerden sorumlu değiliz zaten.

Yaşadığınız, yasatildiginiz, yasadigimiz her ne ise. Bitti. Kaderimizdi , bir hikmeti vardı. O bizim yazgimizdi. Imtihanimizdi. Biz öyle yapmasak da yavrularimizin da kendi yazgi ve imtihanları olacak. Buna engel olamayız, biz de kuluz onlarda. Asıl sahipleri biz degiliz sadece emanetcileriz. O melekleri yaralı bereli halimizle bize emanet eden bizimde onlarinda halini biliyor.
Umutsuzluğa her düştugunuzde bunları hatirlayabilirsiniz. Brn bunlarla teselli oluyorum. Olumsuz hallerimizi düşünüp ,Benim gibi bir annesi eşim gibi bir babası var diye üzülürdüm yavruma. Hâlâ bu histen tamamen kurtulamadim. Ama bunlarla teselli buldum.
 

baharibeklerken

New member
Ne güzel ifade etmissiniz, hergun hergun hem kendi icime hem eşime anlatmaya cabaladigim kendi cevabimi bı turlu bulamadığım hislerime kapı açtınız teşekkür ederim.. evet anladım ki bozulan fitratimi yeniden inşa etmek için sürekli yalitim onarım vs düşünür oldum, fitratimin bozuldugunun farkına vardigim için bı sizi içinde bı o yana bir bu yana tabiri caizse ruhum bı divaneye döndü arıyorum hakikati arıyorum... Ben aslında böyle değildim ben iyiydim aynen kizim gibi masumdum yaratılıştan temiz yaratilmistim ne oldu da bu hale geldim.. fitratimdan uzaklaştıkça ne kadar göze güzel görünse de herşey içimde dinmek bilmeyen bir firtina esip duruyor, bu bir yangın bu bir kaos.. kimimizin galip gelip kazandigi, kimimizin farkında olup yenmeye çalıştığı kimimizinse hiç anlamadan tükettiği bı omur icinde süregelen bir kaos...bu konu içinde tecrubelerim yok maalesef sizinle paylasabilecegim ama sadece bende sizin gibi kendimi arıyorum belki bu size yalnız olmadığınızı hissettirir...

Sizde ne güzel ifade etmişsiniz sevgili anne.
Hakikati arayan ruhun hissi. Evet bu yangın, bu kaos.
insaAllah selametle cikariliriz bu ateşin içinden. Hz Ibrahim as gibi.
 

Nuray19

New member
selamlar
hakkınızı helal edin.evet cevap yazmadım. cunku sorunuzun cevabını dusunuyorum aslında...nerede,nasıl iyilesmeye basladıgımı dusunuyorum.nasıl yazacagımı dusunuyordum. cunku konuyu önemsiyorum. telefondan ,cocuklardan arada derede kalan zamanda yazmak istemedim ama genis zamanda kolay bulunmuyor:)
konu benimde daha onceden dusundugum, kendi basdddına bu surec nasıl olur acaba diye tasarladıgım pekte icinden cıkamadıgım bir surec oldugundan konuyu ve yorumları önemsiyorum gercekten.
Sorunuzda gecmisin yasını tuttuk ve sonrasında bu anıyı nasıl degisticegiz demissiniz ya? ben kendi surecimden bahsedeyim ,belki isinize yarar.
normal sartlar altında gayet ortalama ustu bir cocukluk yasadım. ortalama derken( dovulmedim,sovulmedim) yalıtım surecinde hatırladıgım ve adem hocayla paylastıgım hic bir anım yeni degildi. hic birine sasırmadım zaten. birkac anı,degersizlik hisi hissettiren,sucluluk hissi,ailemi memnun etmek adına aklımdan gecenleri soyleyememis,kapıları hic zorlamamıs bir ben iste...zaten billdigim seylerdi. cocuklugum deyince hatırladıklarım. hissi hissetme egzersiziyle birlikte (hani bu kalbin kıpırtısını duymaya calıstıgımız egzersiz) kabugun altında kanayan canlı bir sey buldum ben.gercekten hareket eden,benden olan,benim olan bir sey.bu hisle birlikte iki hafta boyunca bu bildigim anılarım kahır oldu bana. gun icinde cocuklarla oynarken bile tutamamdım kendimi,herseye yasardı gözüm.
32 senelik anılarımı 32 yasındaki pedagojık farkındalıgı olan bir annenin mantıgı,bilgisi ama 7 ,8 yaslarındaki 'ben'in duygusallıgı ile yasayınca allak bullak oldu hersey. kabul etmek istemedim. adem hocaya arayıp sunu dedigimi hatırlıyorum; bu iki,üc kıytırık anı benim kendimi ,bu icimdeki cocugu unutup gitmeme,bu yasıma kadar onunla birlikte buyuyememe engel olmus olamaz. travmalı cocukluk yasamıs birinde evet,dovulmus,siddet gormus birinde evet ama bende degil.bu anılar, bu an'lar bana bunu yapmıs olamaz demistim. adem hoca tamda boyle zeliha demisti:( 2 haftam kendi cocuklugum ile birlikte cocukluguma aglamakla gecti. her sabah ve her aksam yeniden hayalimde canlanan cocuklugumla agladık halimize. ve sonra aglamaz oldum. bu sefer farkettigim cocuklugumla birlikte yasamaya basladık. adem hocaya ;sizofren oluyorum galiba,gercekten kendimle birlikte yasıyorum ben dedim.zaten asıl kendilik bu imiş ki:) uzmanların bahsettigi,kendine guven,kendilik,dogal ebevynlik gibi kavramlardaki KENDİ olmak buymus zaten.ve 32 sene boyunca daha dogrusu kac yaslarımda bıraktım kendimin elini bilmiyorum 7,8 galiba..o yastan beri ayrıymısım kendimden ben.

tabiki sadece kendini bulmak yetmiyor. 30 senedir alısık oldugum bir savunma mekanizmam,bilincaltım var. olaylara verdigim kalıplasmıs tepkilerim var.oyle kolay degismiyor. zaten egzersiz bu noktada cok önemli.gün icinde yasadıgım daralmalar,patlamalar oldugunda bir egzersiz vardı. elinizi kalbinize koyup kısa kısa nefesler alıp,ic yangınını sondurme hareketi gibi..bu anları yasa,bu daralmanın tadını ,keyfini cıkar ve sonunda gulumseyerek,hersey iyi olacak diye dusunerek bu ruh halinden cık demisti. ilk baslarda bu anlardan keyif almak hic kolay degildi ve alamadımda. icim kor gibi yanarken daralma anlarımda keyif almak zordu. sadece bir odev gibi yaptım adem hocanın dediklerini.her defasında kalbımı teskin edip gulerek cıktım ruh halinden..o hafta icinde baska bir boyuta gectim sanki. tam anlamıyla gücsüzlestim. sacma sapan seylerde kendimi gücsüz caresiz hissettim. sıradan olaylarda hıc vermedigim tepkıler verdim.
adem hoca soyle acıklamıstı durumu; yasadıgım daralma ve patlamalara artık eski tepkişerim,i vermeyip kendimi bu egzersizlerle teskin etmeye basladıgım icin bilincaltımın sasırdıgını,aslında bana bir oyun oynadıgını,eksik yanlarım,bugune kadar bana takoz olmus hallerimle beslendigimi ve kendimi bu sekılde beslemeyi bıraktıgım icin sasırdıgını ve bu durumun normal oldugunu soyledi. bunu duymak cok iyi geldi ve benim kırılma ve kendini bırakma zamanım bu galiba. o gunden sonra bilincaltıma onun istedigi kaygı ve ofkeyi vermemek cok kolay oldu:)) bence iyilesmem burada basladı.


sürec uzun malum...yazdıkca yazılır elbet ama.benim kırılmam ve iyilesmeye baslamam burası...ama tabi onarım bitmeyen bir surec...

yalıtımın belirli bir zaman diliminde olup kacacak bir alan bırakmaması ve gece gunduz kendinizi maruz bıraktıgınız egzersizlerle degisim hali bu sureci kolay kılıp sonuclandırıyor bence. o yuzden size egzersizleri sormustum.
ama sunuda soyleyeyim suan adem hocanın bu daralmaların keyfini cıkar dedigi durumu suan cok iyi anladım. hakikaten bu anların tadını cıkartmayı ogrendim. cunku artık neticesinin tatlı olacagını biliyorum. ve bir kazanım olarak degerlendiriyorum.nasıl ki dogum sancılarınıza kotu anlam yuklemeyin ve cocugunuza kavusmak icin birer dalga gibi iyi karsılayın ve agrıları daha az hissedersiniz derler ya. aynen oyle bir durum bu...
[MENTION=11363]Zelalp[/MENTION] hanım ben bu ara yalıtım ve yapılacak egzersizler noktasında notlar alarak ve ara ara bildiğim egzersizleri yapmaya çalışarak hazırlanmaya çalışıyorum ve sizin su söylediğiniz kalp dinleme egzersizini uygulamaya çalışıyorum.ama öfke anında kalp dinleme yapınca sadece ofkem azalıyor ama kirginligim geçmiyor.. bı yazı da [MENTION=3961]Gülbahar Sulu[/MENTION] hanım bahsetmişti kalp dinlerken şuanda ben burdayim bi eşim bı kızım var bu apartmanda insanlar kimisi ağlıyor kimisi gülüyor kimisi uyuyor bu şehirde,bu ülkede ,dünyada , kâinatta şunlar oluyor deyip yükselmek ve ordan çocuğunuzu alıp ona sığınmak... Gibi biseyden bahsetmişti..Gülbahar hanimda fikirlerini paylasirsa sevinirim. Örnek vererek anlatayım; dün akşam eşim geldikten sonra yemek çay vs fasli bittikten sonra o kanepeye uzandı bende kızımla oyun oynadım.esim orda uyuyakaldi. Eskiden olsa her bulduğu yerde uyuyor bende çalışırken yoruluyordum ama hiç böyle yapmiyordum der onu suclardim. Ama dün akşam hiç öyle bı his gelmedi gelecek gibi olduysa da bugün çok yorulmuş yatsın adamcağız dedim o sırada kızım onu uyandırdı bende sen yatağa yat istersen baya uyudun dedim.saat daha erken olduğu için sıkıldın mı o yüzden uykun geldi dedim ( burda kendimi eş olarak yetersiz gördüğüm için bunu sordum onu.suclamak için değil) o da sonra birden sinirlendi önceden daha sabirliydi ben yalitim için uğraşmaya başlayınca sabri azaldı halbuki çok daha anlayışlı ve tepkisizim. Sonra bana sitem etti vücudum yorgun düştü hep laf sokuyorsun ben zaten hiç iyi baba değilim vs. Konuşmaya başladı. Onun karşısında sadece sustum sadece ben sen daha rahat uyu diye yerine yat dedim seni asla eleştirmek için değil dedim. Ama sanki beni içimden bişey konuş kavga et diye durtuyor.Savunmasizlik egzersizi şöyle mı oluyor sustum ve o benim eşim değil bu adam şuanda biseye sinirlenmiş ama sebebi ben değilim. Bana bı laflar söylüyor ama bunları ben yapmadım ve sadece bunu ifade edebilirim dedim.sonra yatağa gittim elimi kalbime koydum bı on dakika Gülbahar hanımın dediği gibi düşündüm sonra herşey çok anlamsız geldi milyarlarca insan gibi bizde bazen anlasamayabiliriz dedim ofkem gecti ama hala kirginligim geçmedi ben onun bı anda patlayıp bana kizmasini sağlayacak bişey demedim ki diyorum hep kendimi kötü bı eş kötü bı ev hanımı olarak goruyorum
 
Üst