Öfke kontrolünde etkin rol oynayan yetişkinin kendi öfkesini yenmesi

Adem Güneş

Administrator

Efendim, peki yetişkin nasıl yapacak da kendi öfkesini yenecek? Araba durduğu sırada dışarıda olan sanki dışarıda birisine bakıyormuş gibi karısı bir tane pat diye suratına çarpmayacak. Kendi öfkesini nasıl yenecek? Ha bir kere şunu bilmek lazım: Öfkenin yaşamını altüst ettiğini, karısıyla arasının bozuk olduğunu bilmiyorsa, öfkeyi iyi bir şey zannediyorsa, duydun mu? Öfkeyi iyi bir şey zannediyorsa... Niye? Öfke, karşı tarafı kontrol eden bir araçtır aynı zamanda. Öfkeli bir adam çocuğunu daha rahat kontrol eder. Öfkeli bir adam karısını daha rahat kontrol eder. Bir gün, dersimin içerisinde bir tane öğrenci –genç bir hanımefendi- elini kaldırmıştı, dedi ki: “Hocam benim bir arkadaşım evlendi, evlendiğinin ilk gününde kocası ona bir şey yaşatmış, hâlâ onun etkisinden kurtulmuş durumda değil.” Ne yaşatmış? Şöylesi bir şey yaşatmış: Babası ona, damada bir nasihatte bulunmuş. Demiş ki: “Oğlum eve bir kafes al, içerisinde de kuş olsun, oturup yemeğinizi yiyip içtikten sonra tut kafesin içerisindeki kuşu şu iki parmağının arasına kafasını al, böylece çat! diye kopar. Sonra da de ki: Ben eğer öfkelenirsem sakın ola ki benim karşımda konuşma! Sinirlendiğim zaman sakın ola ki bana karşı gelme!” diye. Arkadaşım onu görmüş dili tutulmuş böyle. Birdenbire dili tutulmuş. Aslında ney, öfke; başkasının duygularını yaşatmamak için, başkasının davranışlarının oluşmaması için çok güçlü bir araç olduğu için eğer adamda zaten öfke var ve bu dişlerini sıkıyor olması, dişlerini sıkıyor olması karısını kontrol etmede bir araç olarak kullanmışsa o öfkesinden vazgeçemez. Çünkü zaten zayıf bir kişiliği var ki öfkeye müracaat ediyor. Farkındalığı olan bir kişi ancak öfkesini yenebilir, onu söylemeye çalışıyorum. Yani eşinizle şimdi buradaki konuştunuz konuları “Hım! Adem Hoca anlattı demek öfke şöyle yeniliyormuş!” diye biraz sonra anlatacağım şeyi yapmış olursanız, ya hiçbir tesir etmez. Adamın elindeki en güçlü silahı alıyorsun sen, en güçlü silahı alıyorsun. Saldırganlık, öfke, -o da aktif öfke- saldırganlık bireyi kontrol altına almakta çok büyük bir araç insanları aktif öfke saldırganlık bireyi kontrol altına almak da çok büyük bir araç. Eğer eşinizle böyle bir ilişki içerisindeyseniz; eş eşi dişlerini sıkarak, offfff(!) diyerek, başını oynatarak yahut da ayaklarını oynatarak…
 

Adem Güneş

Administrator
Hani ‘yorgun bacak sendromu’ diye bir sendrom tarif ediliyor ya adam oturmuş böyle bacaklarını sallayıp duruyor: Pıt pıt pıt! Sallıyor, niye sallıyor biliyor musunuz? Bir taraftan aslında orada öfkesini boşaltıyor, bacağını üst üste koymuş şık şık şık(!) diye, öfkesini boşaltmaya çalışıyor. Adam titrek, hisleri öyle aslında biyolojik ritmi öyle; ama sakin durmaya çalışıyor. Bir taraftan da farkına varmadan belki de bilinçaltında karşı tarafa mesaj veriyor. Ne mesajı veriyor? ‘Gerginim, gerginim daha fazla konuşma gerginim. Ya üstüme gelme gerginim!’ bunu bir araç olarak kullanıp iyi bir şey yaptığını zanneden bir eş varsa; eş burada şu davranışı sergilerse ona da yardımcı olun, kendisine de yardımcı olun. Yani ağzını burnunu eğip durma! Ona yaptığı davranışı çok objektif olarak söyleyebilir eş. “Dişlerini sıkıyorsun ama bence sıkmazsan daha iyi olur, etkilenmiyorum. Yani böyle bacaklarını sallayıp duruyorsun, omuzlarını böyle sallıyorsun ama ya yapmasan bence daha iyi olur. Niye omuzunu şey yapıyorsun ki, ağzını burnunu niye öyle eğiyorsun, bence hiç eğme. Yani bir şey söylüyorum, onu konuşalım istersen.” Öfke davranışının bir işe yaramadığını karşı taraftaki kişi eğer o öfke yaşayan kişiye aktarırsa öfke düzeyi belli bir aşağı doğru gider. Çünkü belki kendisi de farkında değildir; bilinçaltından babasının davranışını sergiliyor. Kendisine öğretilen davranışı sergiliyor, bir öğretmenin böyle duruşunu kendi üzerinde şey yapıyor; farkına varmamış, birlikte yaşamışlar çünkü. Dört sene bir öğretmenle yaşamış, on sene on beş sene yirmi beş sene anne ve babayla yaşamış, aktarım yaptırıyor. Peki, kişi kendisinden rahatsız… O zaman ne yapacak? Kendi öfkesini nasıl yenecek? Genişlemesi lazım, genişlemesi… Peki nasıl genişleyecek? Şimdi küçücük onu da tarif etmeye çalışacağım. Ondan sonra sorularınız varsa sorularınızı almaya çalışacağım ve bugünkü yayınımızı da tamamlamaya çalışacağım. Genişlemek… Zaten eğer yaşamda elde etmek istediğiniz bir şey varsa ve onun adına da ‘genişlemek’ diye koyarsınız bence çok doğru bir tespit yapmış olursunuz. Öfke kontrol bozukluğunun en büyük sebebi hislerin bozulmasıdır. Hisler insanın içerisinde daralmaya sebep olur, daralmaya sebep olur. Hisler aslında böööylece insanı açacakken, böööylece insana açacakken ve evrenle ve kainatla buluşturacakken, eğer çocuk; “Geri zekalı mısın sen?” dediğini duyduğu sırada, “Oğlum!” dediğini duyduğu sırada, “Ne yapıyorsun?” diye duyduğu sırada, “Gel bakayım buraya!” dediğini duyduğu sırada, “Sen geri zekalı mısın?” diye duyduğu sırada ya da ” sen ne biçim çocuksun!” dediğini duyduğu sırada, küçücük bir kutunun içinde yaşamaya başlayacak bu kişi. Farkına varsın ya da varmasın. “Oğlum vurma oraya, vurma oğlum oraya, vurma rahatsız oluyorum işte! Ne koşuyorsun oğlum sen, niye koridorda koşuyorsun oğlum sen?” Rahatsız oluyor adam. Niye? Şu kadarcık dünyanın içinde yaşıyor, şu kadarcık dünyanın içerisinde yaşıyor. İşte kişinin o hislerle birlikte küçücük kutucuğun içerisinde yaşaması, bu kabının dar olması, kendisinin aslında aklını kaybetmesine ve duygularının esiri olmasına en büyük sebep. İşte bunu genişleteceğiz. Peki nasıl? Pratik bir şey söyleyeyim; eğer onu yapabilirsek adım adım genişlemeye başladığımızı fark edeceğiz. Öfkenize sebep olan bir durum yaşadığınızda ya da içinize acı gelen bir durum oluştuğunda, sıkıntılı bir durum var; çatlayacak gibi oluyorsunuz, kıskançlığınız oluşuyor, gerginliğiniz oluşuyor… “Ya hala ödevini yapmadı bu çocuk!” diyorsunuz. İçiniz kabardı kabardı kabardı ve şu anda ne oluşuyor, orada kabardıkça burada ne oluşuyor: ‘Duygu’. Hani dedik ya hisler yoğunlaştıkça duygu, duygu, duygu; biraz sonra ne olacak? Booom(!) diye patlayacağız. “Yapma dedim sana, şu ödevi yap dedim sana, bıktım artık senden!” diyerek kendimize zarar vereceğiz. İşte tam şu anda, kabarma oluştuğu sırada, yapacağınız şey şu; size olumsuz duyguyu yaşatan hangi olay ya da kim olursa olsun, olaya ya da bireye odaklanmadan gözlerini kapayıp direkt olarak içe yoğunlaşmak, içe yoğunlaşmak. Direkt olarak acıya yoğunlaşmak. Direkt olarak öfkeye yoğunlaşmak… Çocuk öfkeyi kabarttı mesela, ne yaptı? Oturdu, ödevini yapmıyor, hııı diyor yukarıya bakıyor, siliyor; siz geriliyorsunuz –biraz önce söyledim ya anne gitmiş çocuğun kulağını ısırmış- biraz sonra bir davranış sergileyeceksiniz. Neden? Duygu oluştuysa bir davranışa dönüşecek patlayacak bu. Şu anda gerildiniz, evet, yapacağınız şey şu; bütün hayatımız boyunca işe yarayacak olan, sizi genişletecek olan şey, elinizi kalbinize koyun, koyun ve içinizdeki acıyı duymaya çalışın, içinizdeki sızıyı duymaya çalışın. Bakın bunun nasıl bir şey olduğunu size isterseniz şöyle tarif edeyim: Hani filmlerde görüyoruz ya filmlerde bazen adamın birisini böyle birisi bıçaklayıveriyor. Adam ııı yapıyor ya gözlerini açmış adam ııı yapıyor ya ben önceden zannediyordum ki adam sekerat hali yaşıyor, can çekişiyor, yani ölmeden önceki son hallerini yaşıyor. Ölüyor yani bitiyor can çıkıyor falan zannediyordum böyle ııı! Hayır, öyle değil işte bunun psikolojideki karşılığı. Ney biliyor musunuz? Adama bıçak battı, ııı(!) donup kaldığı şu vaziyet var ya içine odaklandı, buraya! Burayı duyuyor şu anda adam ölmüyor şu anda. Ya? Bıçağın girdiği yeri duyuyor, ses çıkartmadan acıyı dinliyor. Hah! Şimdi size öğreteceğim şey de şu: İçinize acı girdi, çocuk ödevini yapmıyor, içiniz kabardı; eşiniz istediğiniz gibi davranmıyor içiniz kabardı. Kapayın gözlerinizi ve acıyı duymaya çalışın. Acıyı duyarken hafif bir nefes almaya çalışın, burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan hafif hafif dışarıya vermek. Nasıl? Sanki elin içerisinde kor var ve bu koru tutuyormuş gibi… Atma, atma çocuğun üstüne boşalma yani. Bir eylem içerisinde bulunma, bir davranışa dönüştürme! İçinde öfke biriken kişinin acı biriken kişinin bir eylem çağrısı oluşur, bu eylem çağrısına cevap verme! Acıyı içinde duymaya çalış ve nefes ver, nefes ver, nefes ver, sonra da uzun nefes ver. Niye terledin? Çünkü bir savaştan çıktın sen. Hangi savaştan? Çocuk da gitmiş yanından herkes de gitmiş yanından. Ne ile savaştın? Acıyla pişmiş bir aşın savaşını, kimin savaşını verdim, ben sana söyleyeyim mi? Babanın sana çocukluk yıllarında yaşattığı, öğretmenin sana çocukluk yıllarında yaşattığı; ancak o çocukluk yıllarında kaldıramadın o duyguyla şu anda mücadele ettin sen. Ağızdan kesik kesik huh huh huh(!) diye nefes vererek acıyı duymaya çalış. Aynı bıçak yemiş bir kişinin acıyı duyması gibi… Öfke yaşayan kişinin içerisinde askerler uyanır, o askerler saldırmak ister. Neden saldırmak istiyor? Çünkü kendini korumak için saldırmak ister. İnsan davranışlarında saldırganlık bir kişilik bozukluğu olmadığı sürece savunma ihtiyacından kaynaklanır. Çocuk şu anda ödevini yapmayarak aslında size farkına varmadan bir saldırgan davranış sergiliyor. Siz de kendinizi korumak için ona askerlerinizle saldırıyorsunuz. Evet, özet olarak söyleyeceğim şey şu: Bir öfke hali yaşadığınızda çocuğunuzun kalbinizin içerisinde, içinizde uyanan o kabarmaya karşı; kabarmayı oluşturan kişiye değil, duruma değil, olaya değil ve ona teşekkür edin. ”Teşekkür ederim. İçimde öyle bir duygu uyandırdın ki şimdi şu anda kusura bakma gözlerimi kapatmam lazım ve o duyguyla mücadele etmem lazım. Sana çok teşekkür ederim.” Osmanlıda -geçen hafta söylemiş miydim bilmiyorum ama bir kere daha söyleyeyim çok özel bir şey var- Osmanlıda, iki arkadaş eğer birbirleriyle tartışacak olsalar birisi öbürküsüne hakaret edecek olsa, hakarete uğrayan kişi özür dilermiş, hakaret eden kişi değil. Çünkü o sırada onun akli dengesi bozuk. Hakarete uğrayan kişi özür dilermiş. Neden? Çünkü sebebi şu: ‘Şu anda ben senin duygularını bozduğum, öfkeni bozduğum, şu anda sen insan olma sıfatının dışına çıkmana ben sebep olduğum için.’ Öfke bozukluğu çünkü o zamanda insan olma sıfatının, fıtratının dışında olduğu düşünüldüğünden ööö(!) yapıp saldırmanın insan davranışının dışında olduğu düşünüldüğünden dolayı; “Seni şu anda insan sıfatının dışına çıkarttığımdan ve bana karşı çirkin görünüş içine girdiğinin sebebi ben olduğumdan dolayı -ööö(!) diye adam saldırıyor- ya özür dilerim kusura bakma! Seni insan sıfatının dışına çıkardığım için kusura bakma!”, diye söylüyor. Aslında durum aynen de böyle. Yani diyelim ki eşiniz size incitici bir şey söyledi, aşağılayıcı bir şey söyledi. Eğer siz olaya yoğunlaşmayıp da kendi duygusal genişlemeniz için bunu bir fırsat olarak değerlendirebilirseniz -yaşamımızı kalitelendirmek için yani- bir olay yaşadığınız; “Teşekkür ederim sana, şu anda kalbime acı verdin ve ihtiyacım olan bir şey sundun.” Acıyla baş başa kalmak ve sonra huh! Yaptığınız şey şu: Genişleyin, genişleyin, genişleyin. Şimdi çocukla birlikte oturdunuz, ders yapmak istiyor, yapamıyor, eliyle ayağıyla, sağıyla soluyla oynayıp duruyor. “Ben istersen bir mutfağa gidip geleyim, sen ondan sonra tekrar edelim oğlum.” ya da “Kızım İstersen şöyle yapalım”. Öfke bozukluğundan kurtulabilmenin yolu acıya yoğunlaşmak, kısa kesik nefesler ile ağızdan nefes vermek, daha öncesinde bir şey söyleyeyim, iletişimi sürdürmeye devam etmek. Hissettirmeden acıyla baş başasın ve iletişimi sürdürmeye devam ettirmek… Eğer böyle yapılacak olursa genişler insan; ama iletişimi de kesersen, duyguyu da kesersen, kendi içine kapanırsan kabı daralır, bir sonraki gün, bir sonraki ay, bir sonraki yıl daralmış kabın içerisinde yaşamak zorunda kalır. İletişimi sürdürmeye çalışmak, acıya odaklanmak, nefes alma düzeyini kontrol altında tutmak, öfke kontrol bozukluğunun giderilmesinde etkin yöntemlerdir.
 
Üst