Öğrenmek Mucizedir!

yazaranne

New member
Waldorf Okullarının Tanımı: “Learning: It is a wonder!” Yani; “Öğrenmek mucizedir!”

Bu beni çok etkiliyor. Zira şurada yazdığım gibi; ben de öğrenmeyi; hepimizin fıtratında var olan bu muazzam bir güdü, mucizevi ve mukaddes bir nimet olarak görüyor, bildiğimiz eğitim sistemiyle bu güdüye öldüresiye ket vurulmasını değil, bilakis her ne şekilde olursa olsun, çağlayanlar gibi ortaya çıkartılmasını destekliyorum. İşte bu okullar bunu hedefliyor, ilkin çocuğa öğrenmeyi sevdirmeyi amaçlıyor ve anladığım kadarıyla da başarıyorlar.

Bu konuda şöylesi tanımlamalar var, alıntılıyorum;

“Waldorf öğretmenleri kendilerini, -her çocuğun içinde bulunan gerçek öğrenme sevgisini- ortaya çıkarmaya adamışlardır. Öğretim süresince sanatı ve aktiviteleri özgürce kullanırlar. Öğrenmek öğrencinin içinde gelişen içsel bir motivasyondur. Rekabete dayanan test ve not verme sistemini ortadan kaldırmışlardır.“
İnsanı bir bütün olarak ele alıp, ruhu ve kalbi de beslemeyi hedeflemeleri, farkındalığı, şükrü, hayranlığı, uyanıklığı ve canlılığı ortaya çıkartmak için didinmeleri, güzel ahlağın her sistemde değişmez olan; dürüstlük, paylaşım, yardımseverlik, iyilikseverlik gibi öğelerine ziyadesiyle değer vermeleri, gelişimi sadece akademik yahut sanatsal içerikli saymayıp, güzel ahlak sahibi olmayı da aynı derecede önemsemeleri ve en can alıcı noktalardan biri benim için; zaten güzel fıtratla doğan çocukta bu fıtratı beslemek, büyütmek, bunu yaparken de güzel ahlağı akademik kaygılara kurban etmemek için yol, yöntem geliştirmeleri, hasılı bize çok uygun düşen bu halis öğretileri ilke edinmeleri benim için çok kıymetli.

.

-Doğaya; toprağa, ağaca, hayvana, ota, çiçeğe, böceğe, insana kısaca yaratılmış her tür canlıya yakınlıkları, bağlılıkları, saygıları ve derin sevgileri,

-Doğalı; yünü, taşı, ağaç dallarını, kozalakları, toprağı, ateşi, ipi, suyu, unu, hamuru, balmumunu kullanmaları, hatta kullanmaktan öte onlarla neredeyse dost oluşları ve yapaydan uzak duruşları.

Kısaca doğayla ve doğalla kurdukları yüksek yakınlık ve farkındalık, insanı (çocuğu) bir bütün olarak düşünmeleri, sabır, şükür, saygı, sevgi, merhamet, hoşgörü, uyum, ahenk gibi özel melekelerini öne çıkartmadaki üstün gayretleri.

.

–Dersler, derslerin içeriği, kuru bilgiden, teoriden uzak uygulamalı öğretim, özellikle okul öncesi ve ilkokul döneminde sanatın ve oyunun öne geçmesi; akıl çağı dönemine dek çocuklara deneyimle, dokunarak, soyut kavramlardan uzak bilgi verilmesi, çocukların formülleri ve teknik bilgileri deneylerle, yaşamla ve yaşayarak keşfetmesi ve bundan sonra verilen teorik bilginin çocuklar için kavrayıcı, anlaşılır ve elle tutulabilir olması, şarkılar, şiirler ve masallar ile dil öğrenimin eğlenceli hale getirilmesi, öğretmenlerin herbirinin harika resimler çizmesi, tahtayı renk cümbüşüne çevirmeleri, matematik formüllerini dahi şekille, görsellikle bezemeleri ve bu yolla çocuğun içine sıcaklık vermelerini, her çocuğun örgü örebilmesi, flüt çalabilmesi çok, pek çok cazip.

.Dersler: Elişi (Has yünden ip yapımı, iplerle kilim dokuma, örgü örme, oyuncak yapımı, tahta oymacılığı, kroşe, kanaviçe vesaire), Müzik (Şarkı söyleme, arp, flüt, ksilofon, harmonika gibi telli ve vurmalı çalgılar vesaire), Sanat (Suluboya resim, balmumu ve topraktan figür yapımı), Yabancı Diller (Bulunulan ülkeye göre değişiklik gösteriyor. İngiltere’de Almanca ve Fransızca bu dersler), Coğrafya, Zooloji, Botanik, Fizik (Fen Dersleri doğaya karışma, deney yapma gibi pratik uygulamalarla var, teoriye Lise döneminde geçiliyor) Matematik (İlk sınıfta fiili olarak neredeyse yok, sonradan devreye sokuyorlar. Zaten bu ders de çoğunlukla uygulamalı olarak var.) Yazma, Okuma, gramer… (Birinci ve ikinci sınıfta dek harfler resimlerle ve dikkatlice tanıtılsa bile okuma ve yazmaya geçiş yapılmıyor. Bu dönemde şarkılar, şiirler, masallar var ve çocuklar birden okumaya başlıyorlar) Lise Döneminde, fizik, kimya, psikoloji vesaire de var. Yanısıra bol bol hikaye, peri masalları, tiyatro, oyun var. Bu oyunlarda çocuklar; basık cüce, sarsak dev, yavaş sümüklü böcek, hızlı tavşan gibi rollere giriyorlar, doğaçlama, eh bu da Selim için harika, çok seviyor muzip isimleri ve rolleri}

Lise’de başka okula geçen bir Waldorf öğrencisinin Lise’de bilimde ne denli başarılı olduğuna dair bir örnek var mesela. Lise’nin öğretmenleri bu başarıyı şu şekilde açıklıyorlar; öğrenmeyi seviyor, hevesli ve önceden fiilen öğrendiklerini, gözlemlediklerini, şimdi teorik olarak karşısında görünce çok çabuk kavrıyor.

.

-Çocuğun öğrenmesi için acele edilmemesi. Çocuğa saygı duyulması, sabırla ve sevgiyle yaklaşılması. Bu konuda Steiner’ın öğretmenlere sunduğu 3 altın kuralı; “

“Dünyaya gelen çocukları minnettarlıkla kabul etmek, ona sevgiyle öğretmek ve insana yakışan gerçek bir bağımsızlık içinde ona önderlik etmek.”
Çocukların hergün dışarı çıkartılması, açık havada oynamalarının sağlanması. Bu konuda kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır söylemleri.

.

-Öğretmenin rol modelliği ile, sen de yapmalısın demeden, çocuğu işlerini yapmaya, sorumluluklarını almaya sevk etmesi. Bu çocuklar bu şekilde ortalığı topluyorlar, bulaşıklarını yıkıyorlar, temizlik yapıyorlar. Eh, bu benim için çok iyi:)

.

-Ekmeğin oluşum aşamalarına sakinlik içinde şahit olan çocukların; sabır, özen, emek, paylaşım yanında enfes ekmek kokusu ile içlerine tatlı duyguların dolması ve zihinlerinin bu anları saklaması ve bu durumun Mutlu Çocukluk Anıları Oluşturma Fantazime ziyadesiyle uyması. Gene aynı şekilde balmumu ile figürler yapan çocukların, ellerinde sıcak balmumuna şekil verirken o tatlı rayika ile tatlı anları zihinlerine saklama imkanı bulmaları.

.

-Masal anlatımlarına verdikleri önem. Bunun için resimli kitapları değil, düz yazılı olanları seçmeleri, hatta tiyatral sesten uzak aynı rutinde okuyup, masalın canlandırmasını tamamen çocuğun hayal gücüne bırakmaları.

.Televizyona karşı duruşları. Onun yerini kukla tiyatrolarının alması.

{Bu konuda okuduklarım çok etkiledi beni. Şöyle ki;

TV karşısındaki çocukla, kukla tiyatrosu izleyen çocukların davranış farkları gözlemlendiğinde, TV izleyen çocuğun genelde hareketsiz olduğu, oysa kukla izleyen çocuğun sürekli oyuna katıldığı görülmüştür. Örneğin “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını TV’de izleyen çocuklar, sadece izleyicidir. Oysa kukla oyunu olarak seyrederken, yerlerinde duramazlar, kurdun arkadan yaklaşma anında, ya da avcının görünmesi sırasında, heyecanlanır ve kırmızı başlıklı kızı uyarmak üzere yerlerinden kalkar ve bağırırlar. Çocuk için önemli olan dünyada olup bitenin motorik olarak birlikte gerçekleştirilmesi, TV karşısında eksik kalır. Hareketler bastırılır. Bu bastırılan hareketler, daha sonra açığa çıktığında ise, genellikle saldırganlık şeklinde olur. Okul öncesi yuvada görülen saldırgan davranışları, sıklıkla akşam izlenen TV’ye bağlamak yanlış olmaz.}

.

-Çocuğun hayal gücüne olumsuz etki eden herşeyin karşısında olmaları; televizyon, bilgisayar gibi, ve olumlu etki edenlerle de; masallar, efsaneler, fabllar, periler, cüceler içiçe olmaları. Hayalgücünü ciddiye alışları.
Sistemin kurucusu olan Rudolf Steiner’ın belirlediği üç temel şeyi eğitimin esaslarından saymaları:

“Hayal etme ihtiyacı, Doğrunun Hissedilmesi ve Sorumluluk Hissi.”

Çok etkileyici değil mi? Hele ki doğrunun hissedilmesi gene Montessori’deki gibi vicdan ve iç disiplin kısmına götürüyor beni.



.

-Üzerinde zerre kadar gerginlik olmayan, kimseyi yabancılamayan, ilk kez gördüklerini bile kucaklayan o canım çocukları, şeker pembesi yahut dantelli örtüleri, sakinliği, huzuru, sükuneti, herşeyi rengarenk hale getirmelerini, kara tahtayı bile, derslerin cıvıl cıvıl işlenişini, ekmek kokusunu, şarkılar mırıldanan öğretmenleri ve daha nicelerini sevdim.
(delianne.com) sitesinden alınmıştır.
 
Son düzenleme:
Üst