Merhaba,
Bağlanma ile ilgisi olabilir.. "soğuma" diye ifade ettiğiniz hissi, "duygu dünyasını kapatma" olarak anlarsak, şöyle;
Çocukluğunda güvenli bağlanmayı gerçekleştirememiş kişilerin, hayat boyu bunun eksikliğini duyduğunu ama aynı zamanda bağlanmayı beceremediklerini biliyoruz.
Eksikliğini duyuyor çünkü, bağlanma bir ihtiyaç, hem de karşı koyulmaz bir ihtiyaç... insana bağlanamayan, hayvana bağlanıyor. Hayvana bağlanamayan, eşyaya, arabasına, evine, cep telefonuna, sanal aleme vs. bağlanıyor. Aslında bağımlı oluyor..
Bunların içinde bağlanma için en fıtrîsi yine bir insana bağlanmak. Çünkü kişi bağlanırken, duygu dünyasını da açmak, hissedilmek, anlaşılmak ister... eş duyumu yaşayabileceği, senkron olabileceği tek varlık ise insandır...
Bağlanmayı beceremiyor çünkü, burada bir kısır döngü var... Güvenli bağlanamayan kişi aynı zamanda, güven duygusunu "emniyet hissini" de edinemiyor. Bu emniyetsizlik hissi onun duygu dünyasını kapatmasına sebep oluyor. Çünkü zarara uğramaktan korkuyor. Daha önce bu korkuları yaşamış, çocuklukta defalarca annesiyle bağ kurma gayretine girmiş, ama eli boş dönmüş... Aynı şeyleri, "terk edilme duygusunu" tekrar yaşamak istemiyor..
Yalnız bu "istememe hali" bilişsel değil, çocuğu zaman farkında bile olmadığı duygusal bir tepki... "Kendini bırakamama hali" de diyebiliriz...
Bu nedenlerle, uzakta olana özlem duyuyor, bağlanmak istiyor olabilir ama yakınlaşınca tedirgin oluyor, kirpi gibi dikenlerini çıkarıyor ya da kaplumbağa gibi kabuğuna çekiliyor olabilir.. Sizdeki de böyle bir durumsa, bu hissinizi fark etmişsiniz, yani zaten farkındalık kazanmışsınız. Bundan sonrası hissi anlamlandırmak ve yönetmek oluyor ki, bu aşamalarda bilişsel değil, duygusal farkındalık ile ilerlenebilir. Duygusal farkındalık ise çoğu zaman ancak bir psikoterapi ile kazanılıyor.
Bir de, bağlanma haricinde iki sebep daha olabilir gibi geldi bana... Birisi yetersizlik hissi...
Burada "ulaşma" diye ifade ettiğiniz hissi, "elde etme" olarak anlıyorum... Kişi ancak bir şeyleri elde edebildikçe kendini güçlü, kudretli hissediyorsa, ulaşılamayan şey, onun için bu duygusunu doyurma potansiyeline sahiptir. Ama ulaşıp, açlığını tatmin ettikten sonra artık ulaşılmış olur ve önemini kaybeder... Peki, açlık diner mi? Hayır, çünkü duygusal doyumlar bu şekilde patolojik yollardan giderilemez, hatta daha da kronik bir hal alabilir..
İkincisi ise irade; iradenin içinde de "haz öteleme" konusu...
Burada da "ulaşma" diye ifade ettiğinizi "bir hazza ulaşma" olarak anlıyorum... İradenin iki kanadı var. Birisi yapabilme, diğer vazgeçebilme. Vazgeçebilmeyi, "haz ötelemeyi" gerçekleştiremeyen kişi, büyük bir duygu yoğunluğu ile hazzını gidermeye odaklanır. Giderdikten sonra da duygu yoğunluğu gider ve geriye pişmanlıklar, bir daha tekrar etmeyeceğine dair verilen sözler, yeminler kalır.. ama duyguları tekrar yoğunlaştığında kısır döngü tekrar eder.
Bu iş nereye varır? Bunu aşağıdaki başlıkta konuşmuştuk. Buradaki yazışmaları da okumanızı tavsiye ederim.
İradi Duyarsızlık Duyguları Bastırmak - Sayfa 3
Selamletle...